Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Ya İstiklal Ya Ölüm Demiştik!

Hain darbe kalkışması 15 Temmuz, pek çok açıdan bir kırılma noktası oldu. Bu noktalardan biri de; terörle mücadelede konsept değişikliği oldu ve asıl başarı da bundan sonra geldi. Terörü kaynağında kurutmak, tehdidi uzakta karşılamak. Yani; sadece sınırlarını korumak değil, tehlikeyi kaynağında bitirmek olarak özetleyebiliriz.
Hava operasyonları, hemen ardından karadan operasyonlar... İşte bugün artık ikili rakamlarla andığımız terörist sayıları ve sınırların çok dışında mağaralarda saklanmaya çalışan terör gruplarından söz etmemizi sağladı. Geçen hafta pazar günü İstiklal Caddesi'ndeki terör saldırısı, çok uzun zamandır eylem yapamayan terör gruplarına ve onların uzantılarına biraz moral (!) verir gibi olacaktı ki; kahraman güvenlik güçlerimiz ve istihbarat servislerimiz; 12 saat bile geçmeden hem hain saldırganı hem de işbirlikçilerini sağ olarak yakalamayı başardı.
Ve; hem bu hain saldırıdan dakikalar sonra Başkan Erdoğan yaptığı açıklamalarda şunu diyordu: "Hiçbir provokasyona pabuç bırakmayız ve gereği neyse Allah'ın izniyle yaparız ve yapacağız da!"
Nitekim; bir hafta geçmeden, cumartesiyi pazara bağlayan gece yarısı, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir hava operasyonuyla "Bir gece ansızın vurduk" terör örgütlerinin Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki sözde üslerini!
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yürüttüğü Pençe Kılıç Hava Operasyonu, pek çok açıdan da ilki barındırıyor. Başkan Erdoğan'ın, Devlet Başkanı Putin ile yürüttüğü ince diplomasi ile Rusya kontrolündeki Suriye hava sahası ilk kez Türk askerine açıldı. Aynı anda iki ülkenin kuzeyindeki terör üslerine yapılan bu hava saldırısı sadece bir cesaretin ve kendine güvenin göstergesi olmakla kalmayıp, aynı zamanda kendimizi müdafaa hakkımız (BM'nin 51. Maddesinden doğan) ve teröristler tarafından ülkemize saldırılarda üs olarak kullanılan bölgeleri imha etmek üzere harekatımızdır.
Bugün eğer bu İstiklal mücadelesine karşı çıkan bir Allah'ın kulu ya da gurubu olursa baştan söyleyelim ki; vatan hainlikleri tescillenecektir. Biz bir asır önce "ya istiklal ya ölüm" demiş bir büyük önderin evlatları olarak, bu yeminden dönmeyeceğimizi bir kez daha gösterdik.
Nereden gelip nereye gittiğimizi görmek için çok uzaklara gitmeye gerek yok. 100 yıl önce Kurtuluş Savaşı'nda Türk ordusunun düşmana karşı silah üstünlüğü yoktu ama inançlı ve kararlıydılar; "Düşmanı vatan topraklarından söküp atacaklardı!" Afyon'dan 15 günde yürüyerek 600 kilometre yol alındı, düşmanla savaşıldı ve 150 bin kişilik düşman ordusu yerle bir edildi. Bu savaşın sonucunu güç dengeleri belirlemedi. Tek bir kişinin (Mustafa Kemal Atatürk) aklından çıkan dahice bir strateji ile kazanılan askeri zafer, halk zaferiyle kutsandı. Üzerinde bulunduğumuz coğrafya bize bu teyakkuzu dayatıyor!
Unutmayın; davulun sesinin çıkması için derinin hep gergin olması şarttır. Bizim coğrafyamızda da hep uyanık hep gergin olmamız şart! Hesaplaşma gerektiğinde hesaplaşırız. Şimdi de hesap zamanıydı...
Nasıl ki bir asır önce çağları aşan bir zafer kurtuluşumuz olduysa; bugün de bütün dünyaya kafa tutan, tam bağımsızlık yolundaki kararlılığımız ve gücümüzü, inancımızla birleştirip aynı ruh ile hiç durmadan hedefimize ulaşacağız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA