Siyaset fikirdir, icraatla sıvanır. İcraat, fikre göre büyür ve yürür. Gündelik sözler, "savrulan fikirler" demektir ve siyaseten de karşılığı belki kısa bir süre için olur ama devamı gelmez. Cem Uzan'ın Genç Parti örneği gibi niceleri yakın tarihimizde var. Protesto oylarının geçici olarak yöneldiği ve hiçbir kalıcılığı olmayan bu partilerin siyasette sürekliliği de olmuyor dolayısıyla.
Lidere kızanların, "koltuk verilmedi" diye küsenlerin, geleceğe yönelik fikri tutkunluğun ve fikri cephenin sahipliği olmayan bu geçici adreslerin ömrünün iki seçimden fazla olmayacağı defalarca görüldü. Bugün adına Millet İttifakı diyen 6+1 masada görünür şekilde oturan partilerin CHP hariç durumu da bu zaten.
Geçmişte merhum Adnan Menderes ve Celal Bayar ile çok farklı anlamlar taşıyan DP'nin bugünkü hâli, tarihsel misyonuyla alakası olmadığı için ismi dışında bir derinliğinin bulunmadığı çok açık. Diğer küçük partilerin zaten AK Parti kimliğiyle siyasette var olmuş, daha sonra da partilerine ya da liderlerine küstükleri yahut kişisel iddiaları adına oluşturdukları yeni adresleri dışında siyasi karşılıkları olmadığı noktasında sanırım kimsenin itirazı yok!
İP'e gelince... Milliyetçi tanımlarına rağmen terör örgütü PKK'nın Meclis'teki sözcüsü konumundaki "HDP ile açık ya da gizli yan yana politik duruş sergilemekten çekinmeyen İP", söylemleri ile eylemleri birbiriyle uyuşmayan karmaşık bir formül gibi. Meral Akşener'in geçmişte söyledikleri ya da yaptıklarıyla bugün genel başkan olarak sergilediği duruşun ve söylemlerin birbiriyle taban tabana zıt olması, "öfke patlamaları"yla zaten kendini ele veriyor.
Samimiyet, siyasetin olmazsa olmaz özelliğidir. Söylediklerinde, yaptıklarında, icraatında samimiyet eksikliği olan lider ve siyasetçi, sonuç alma sanatında da sınıfta kalır.
Millet İttifakı ortaklarının sadece "samimiyet eksikliği" değil, "siyaset yapma eksikliği" de içler acısı. Pandemi sonrasında bütün dünya (ABD, İngiltere, Almanya, İtalya dâhil) ekonomik ve siyasal kriz yaşarken, Rusya- Ukrayna arasındaki savaş hâli gıda ve hammadde krizi başta olmak üzere tüm dünyanın üzerine karabasan gibi çökmüşken, sanki sadece Türkiye'de zorluk yaşanıyormuş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar.
Muhalefet belki de ilk kez fırsat yakaladı ama onu da hem "siyaset derinliği eksikliği" hem de "samimiyet noksanlığından" bir türlü kullanamadı. Tayyip Erdoğan'ın oyun kuruculuğunun devam ettiği, dünyanın da ondan vazgeçemediği, son olarak Rusya- Ukrayna Savaşı sürecinde üstlendiği rol ve alınan sonuçlarla bir kez daha görüldü. Muhalefetin savrulmaları, "içeride ve dışarıda her yerden müttefik aramaları", telaşlandıkça düştükleri acziyete siyaset demeleri gerçekten komik duruyor.
Siyasi parti sayısının 100'ü geçtiği günümüzde, Cumhuriyet'in 100. yılına denk gelen 2023'e giderken, sözde iktidar alternatifi muhalefetin durumu maalesef bu...