Siyasetin hem dili hem şiddeti çoğu zaman sertleşiyor. Biraz da doğasında var belki ama her zaman eleştiren, çekişen, kavga eden değil yapıcı ve örnek siyaset görmeye hasret kalmıyor değiliz. Hafta sonu iki güzel örnek yaşandı. İlki; Kovid 19'a yakalanan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'a, muhalefet partisi liderlerinin gerek telefonla gerekse sosyal medya hesaplarından geçmiş olsun mesajları iletmeleri ve Erdoğan'ın da bu mesajlara yine kendi sosyal medya hesabından tek tek teşekkür etmesi idi. Her kim ile ne meseleniz olursa olsun bu tür insani ve hastalık durumunda bütün her şeyi bir tarafa bırakıp iyi dilekleri iletmek, özellikle kamuoyunu yönlendiren konumunda olan kişiler tarafından yapılınca daha anlamlı oluyor. (Gerçi, yine kendini bilmez bazı sapkınların, insanlığa sığmayan mesajları da oldu ama hem yargı hem kolluk kuvvetleri bu kişilerle ilgili gerekeni yaptılar.) Buradan ben de hem Başkan Erdoğan'a hem de Emine Erdoğan'a geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim. Çok şükür ki; her ikisinin de hastalığı hafif geçiriyor olmaları sevindirici.
Siyasette örnek bir başka durum da; Merkez Yürütme Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu ile birlikte Kızılcahamam'da bulunan MHP'nin kampında, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran'ın da katılarak dış politikadaki gelişmeler hakkında bilgi sunması idi. Devleti yöneten ve yönlendiren konumundaki bakan ya da ilgili bürokratların, muhalefet partilerinin talep etmeleri durumunda bu tür bilgilendirme yapmaları çok kıymetli. Hem söz konusu partinin o konuda kullanacağı dil ve üslup ve hem de oluşturacağı politikaya muhakkak ışık tutacaktır hem de varsa önerilerini sunması adına faydalı olacaktır. Ama şunu da söylemeden geçemem ki; her şey devlet adabına yakışır şekilde yapılırsa güzel elbette. Öyle mekan basar gibi kapıya dayanarak 'ben geldim, bana bilgi vereceksin' türünden şov amaçlı yapılan değil, davetle ya da taleple ve bağcıyı dövmek için değil, üzümü yemek için yapılan siyaset güzel olan elbette.
***
BU NUMARALAR BAYATLAMADI MI?
Samsun'un simgesi Atatürk heykeline saldıran provokatörler en kısa sürede bulunup tutuklandı. Uyuşturucu dahil her türlü suça karışmış saldırganlar, bu tür bir provokasyon için biçilmiş kaftan değil de ne? Herkesin kırmızı çizgisi Atatürk ve onun değerlerine yönelik her tür saldırıya karşı bir ve birlik olunduğu bu olayda da görüldü. Bunda şaşıracak hiçbir şey yok. Ama; hala daha şaşırtmayı becerdikleri şey; bu tür kurgu algılar üzerinden insanları kutuplaştırmaya, devlete karşı bir tepki oluşturmaya yönelik numaralar gerçekten artık kabak tadı vermedi mi sizce de? Kendini bilmez zavallıların, birilerinin maşası olarak yaptıkları bu numaralar, 28 Şubat'ta çok işe yaramıştı. Gezi olaylarında da defalarca denendi. 17-25 Aralık sürecinde de belli imgeler üzerinden algı oluşturulmaya çalışıldı. Sosyal medya üzerinden hala hemen her gün paralı troller üzerinden algı denemelerine, itibar suikastlarına devam ediliyor. Sözün özü; biz bu numaraları çok gördük. Öyle çok gördük ki; hakikaten artık kimse kanmıyor!