Dünya artık çok kutuplu ve uluslararası ilişkilerde (ki buna ticaret, ekonomi, diplomasi, siyasi her ilişki dahil) tek bir yön ya da tek bir tercih olması hiçbir stratejik kazancı işaret edemez, götüremez. Başkan Erdoğan'ın yıllar önce "Dünya beşten büyüktür' diyerek ortaya koyduğu vizyon da, Türkiye'nin yöneldiği ve izlediği politikanın da başlangıcıyla aslında. Doğu Akdeniz'de, Libya'da, Kıbrıs'ta, Suriye'de, Rusya ile ilişkilerde ve daha nicelerinde aynı yönün izlerini bulabilirsiniz. Nasıl ki uluslararası ilişkilerde kalıcı dostluğun da kalıcı düşmanlığın da olmaması genel geçer bir doğru ise; alternatifli pazarlar ve siyasal ilişkiler kurmak da bununla aynı. Hafta sonunda gerçekleşen Türkiye-Afrika Zirvesi ve bu zirve sonunda verilen fotoğraf, bölgesinde ve dünya dengelerinde Türkiye'nin konumlandığı stratejik yerin ne kadar sağlamlaştığının da bir yeni göstergesi. Erdoğan'ın Afrika ile ticaret hedefini 75 milyar dolar olarak açıklaması elbette çok önemli. Çin'in 190 milyar dolarlık yatırımı, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin Afrika'daki çok önemli ve büyük yatırımlarını düşündüğünüzde yükselen bu büyük kıta ile ticaret hacmimizin yüzde 50 artış hedefi çok ama çok gerçekçi ve yerindedir.
Türkiye'nin Afrika ile ilişkisi sadece bugün değil, son 20 yıldır özel olarak geliştirilmeye çalışılıyor. Tayyip Erdoğan, Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde bugüne kadar ve bazılarında birden fazla olmak üzere 30 farklı Afrika ülkesine ziyarette bulundu. Sadece ekonomik değil, siyasi, insani ve kültürel açıdan ikili ilişkileri bölgesel ve kıtasal olmak üzere dört ayaklı yürütme üzerine şekillendi ilişkiler. Türkiye'nin Afrika politikasını, çok boyutlu dış politikasının temel ayaklarından biri olarak da adlandırabiliriz. 2002 yılında sadece 12 olan büyükelçilik sayımızın 2021'de 43'e çıkması da bu politikanın temel taşlarından. Türkiye'nin Afrika'ya bakışındaki denge ve hassasiyetin insani boyutunu, en az ekonomik boyut kadar önemsediğini belirtmeden geçmek olmaz. "Daha adil bir dünya mümkün" mottosuna karşılık gelen tüm adımlar, kara kıtaya dair eksiksiz atılıyor. Bu noktada tam da Emine Erdoğan'ın Afrika Seyahatlerinde gördükleri, yaşadıkları, izlenimlerini bir kadın ve anne ve insani boyutuyla kaleme aldığı aynı isimli kitabının da, en az devlet diplomasisi kadar önemli olduğunu söylememek olmaz.
Tüm bu gerçeklerden hareketle, Türkiye-Afrika Zirvesi'nde verilen liderler fotoğrafını işte bu boyutuyla görmek gerek. Bir ülke liderinin arkasında bu kadar Afrikalı liderin tek cephede birleşmesi, öyle kolay bir hadise değildir ve normal bir resim de değildir. Anlamı, o küçük kareye sığmayacak kadar büyüktür. Yeni bir dünya kurulup, ülkeler arası ilişkiler yeniden şekillenirken, (ekonomik, siyasi, diplomatik dengelerde çok kilit bir potansiyele sahip) dünyanın kara kıtası Afrika tablosu da, İstanbul'daki 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi fotoğrafı ile şekilleniyor. Bu daha filmin fragmanı. Dostu sevindiren, düşmanı korkutan bu fotoğrafın ve filmin devamı çok yakında...