Bundan sekiz yıl önce 2013'te Meclisten 'Sessiz Devrim' sayılabilecek çok önemli bir kanun geçti. Bütün darbelere dayanak olarak gösterilen, askeri vesayetin 'durumdan vazife çıkarma' gerekçesi saydığı, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İç Hizmetler Kanunu'nun 35. Maddesi değiştirildi. Demokrasi tarihimizin kamburu, kara lekesi konumundaki bu madde, yasalardan çıkarıldı ama zihinlerden silinmesi, ezberlerden çıkarılması pek de kolay olmuyor.
27 Mayıs 1960 darbesi, 71 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi ve 28 Şubat Post Modern Darbesi ve hatta 27 Nisan e-muhtırasını, 15 Temmuz darbe kalkışmasını bu maddelere dayanarak yapan, yapmaya kalkışan muvazzaf veya emekli askerler ve onların işbirlikçisi vesayetçiler, darbeyi bir anlamda kurumsallaştırmıştı. Uzun siyaset yaşamının her sıfat ve döneminde ve 2002 yılında iktidara geldiği günden bu yana da darbelere ve vesayetçi sistem ve temsilcileriyle bedeli ne olursa olsun kişisel ve siyasal duruşu belli olan, mücadele eden Başkan Erdoğan, vesayetin son temsilcileri diyebileceğimiz bir güruhun yine hedefinde.
Emekli 103 amiralin önceki gece yayınladığı bir bildiri ile yine; milli iradenin temsilcilerine, sivil siyasete 'ayar' verilmeye çalışıldı. Bildirinin her satırında kullanılan buyurgan, üstenci, kibirli dil; eski ezberlerin hâlâ dayatılmaya çalışıldığının en belirgin göstergesi. Her şeyi bir tarafa bırakalım; Doğu Akdeniz'de hak çıkarlarımız için bütün dünyaya kafa tutan Türk Silahlı Kuvvetleri ve onun Başkumandanı'na ve dolayısıyla Türk milletine buyurgan ve tehditkar bir dille ayar vermeye çalışmanın amacı ve hizmet ettiği mihrak-lar nedir, kimlerdir? Aslında cevabı çok belli değil mi bu sorunun? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gerekeni yaptı ve sözkonusu açıklamayı yapanlar ve oları azmettirenlerin de ortaya çıkarılması amacıyla soruşturma başlattı. Ama; MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin açıklaması bir yerlere not edilmeli: "Muhtıra tarzında hazırlanarak gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, maaşları kesilmelidir. Açıklanan bildirinin çok yönlü adli ve idari soruşturması yapılmalıdır! Konu vatandır, demokrasidir, milli iradedir. Taviz veya gecikmenin bedeli hiç kuşkusuz ağır olacaktır."
Olacakları bilemeyiz ama olanları biliyoruz...
Başka hevesler içinde olanlar bilsinler ki; bu devlet sahipsiz değil. Uzman Çavuşlar Federasyonu Genel Başkanı Ali Tilkici hem 2 milyonluk camiası hem de 84 milyon Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı adına ne güzel dile getirmiş; "Emekli 103 generalden 15 Temmuz darbe kalkışmasının yıldönümüne 103 gün kala millet iradesini hiçe sayan bir bildiri! Bilsinler ki; 100 bin emekli uzman çavuş ve iki milyonluk camiası ile devletin ve milletin yanındayız. Devlete ayar vermeye kalkan, darbe düşüncesi olanın anası da çocukları da ağlar!"
Darbe ve cunta hevesinde olan eski vesayetçiler bilsinler ki; 84 milyon milletin de, milletin evi külliyenin de ışıkları sabahlara değil, sonsuza kadar yanıyor!
Darbeci ve vesayetçi söz ve eylemlere ve bunları savunanlara sahip çıkan muhalefet sözcülerine de bir hatırlatma yapmak isterim; Millete rağmen bir duruş ortaya koyarak yapılan siyasetin bir karşılığının olmadığını hâlâ anlamadınız mı?
Son söz İbrahim Tenekeci'den olsun; Olacakları bilemeyiz ama olanları biliyoruz...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz