Artık hiçbir şeyin Gara'dan önceki gibi olmayacağı çok açık! Terörle mücadelede destan yazan güvenlik güçlerimiz ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin özellikle son 5 yıldır yürüttüğü mücadeleyle terör örgütüne katılımın artık neredeyse sıfır seviyesine düşmesi, Türkiye sınırları içinde barınamayınca sınır ötesinde varlığını devam ettirmeye çalışması ve özellikle belediyeler üzerinden örgüte sağlanan mali ve lojistik akışın sona erdirilmesiyle bitme noktasına gelen PKK'nın son çırpınışlarını yaşadığını biliyoruz.
TSK tarafından yürütülen Pençe Kartal-2 harekâtının son gününde alçak terör örgütünün 13 asker ve sivilimizi şehit etmesi, son çırpınışıdır. Artık örgütün sahadaki teröristleri dışında yönetici kadrosunun da tasfiyesinde çok önemli sonuçlar elde eden Türk devleti ve güvenlik güçleri, Gara'dan sonra en büyük darbeye hazırlanıyor.
Bu darbe sadece Karayılan'lı, Cemil Bayık'lı bir darbe olmayacak. Bugüne kadar terör örgütünü ve katilleri doğrudan ya da dolaylı destekleyen, sözcülüğünü yapan HDP başta tüm partilere ve sözde meslek örgütü ya da aydın sıfatındaki tüm vatan hainlerine de olacak.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin dünkü grup toplantısında "Kandil'e bir şafak vakti Türk'ün şanlı bayrağı dikilmeli, terör elebaşları mağaralarına gömülmeli" şeklinde milyonların hislerine tercüman olduğu günler uzak değil.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
22 yıl sonra bile kin kusanlar...
Bundan 22 yıl önce Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş'in 16 Eylül 1998'de Hatay Reyhanlı'da, Suriye sınırı yakınlarında verdiği gözdağıyla başladı süreç; "Suriye'ye karşı sabrımız kalmadı. Türkiye beklediği karşılığı alamazsa, her türlü tedbiri almaya hak kazanacaktır" diyerek bebek katili Öcalan ve terör örgütü PKK'ya yataklık yapan Suriye'ye Türkiye'nin kararlılığını son kez iletti.
Hemen peşinden MGK'nın eylül ayı toplantısının sonuç bildirgesinde sürece son nokta konuldu: "Öcalan sınır dışı edilmemesi halinde Suriye'ye askeri müdahalede bulunulması konusunda Türkiye'nin kararlı olduğu vurgulandı." Bu mesaj yerine ulaştı ve Öcalan, Suriye'den gönderildi, önce Rusya ardından İtalya, 2 Şubat 1999'da Yunan istihbaratı tarafından özel bir uçakla Kenya'daki Yunan Konsolosluğu'na getirildi.
Türkiye, kararlılığına devam etti ve 15 Şubat 1999'da Nairobi Havalimanı'na götürülürken Türk güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonla yakalandı ve Türkiye'ye getirildi. 35 binden fazla askersivil insanımızın şehadetinden sorumlu bu bebek katilinin İmralı'daki hapis günleri başlayalı 22 yıl oldu.
Terör örgütü PKK'nın eylem ve örgütsel açıdan bugün yaşadığı çöküşün ve çırpınışlarının hepsinin şahidiyiz ama hem onların Meclis'teki resmi temsilcisi olan HDP hem de onlara "dostlarımız" diyen ve kahvaltı davetleriyle dolaylı destek veren Millet İttifakı ortakları, siyasal alandaki mevcudiyetlerini koruyup kollamaya devam ediyor.
Ne hazindir ki, 13 şehidimizin geldiği gün, terör örgütünü kınamak yerine terörle mücadelede destan yazan hükümeti ve devleti suçlamayı tercih eden HDP; bebek katilinin yakalanıp Türkiye'ye getirilişinin 22. yıldönümüne denk gelen gün yaptığı MYK açıklamasında yine Öcalan güzellemesiyle Türk milletinin acılarını yok sayıp terör örgütü propagandası yapmayı tercih etti: Teröristbaşının İmralı'daki hapsinden "tecrit" diye söz eden HDP yönetimi, 13 şehidimizin verildiği gün bile zehir kusmaktan vazgeçmedi!