Türkiye iki gündür Antalyalı Melek İpek'in yaşadıklarından yola çıkarak hayati bir konuyu tartışıyor. Antalya'da yaşayan 31 yaşındaki Melek, iki çocuğunun babası eşi Ramazan İpek tarafından evlendikleri ilk günden bu yana şiddet görür. Her seferinde biraz daha artan şiddeti karakola şikayet etmek isteyen Melek'i, kocasının iki kızlarını öldürmekle tehdit etmesi durdurur. Alkol ve uyuşturucu kullanan Ramazan İpek 7 Ocak akşamı, eşi Melek'e boşanmak istediğini yazar, Melek kabul eder. Bunun üzerine ruhsatlı tüfeğiyle odaya gelen Ramazan, Melek'e "Son duanı et, kelime-i şehadet getir" der. Çıkan arbedede tüfek ateş alır ama camdan dışarı isabet eder. Tüfeğin dipçiği ile dövdüğü Melek dayaktan bayılır ve uyandığında çıplak vaziyette, boynu ellerine, elleri ayaklarına bağlı şekilde cenin pozisyonunda uyanır. Baygınken tecavüze de uğramıştır. Servis için dışarı çıkan Ramazan birkaç saat sonra gelir ve kapıyı tekmeleyerek, yarım kalan işini bitireceğini söyleyerek içeri girer. Can havliyle odadaki silahı alan Melek, silahı Ramazan'ın üzerine doğrultur. Çıkan arbedede silah ateş alır ve Ramazan ölür.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Benim yazarken, sizin de okurken kalbiniz sıkıştı değil mi? Bu olay üzerinden yapılan tartışma; Melek'in kocasını öldürdüğü için suçlu mu yoksa suçsuz mu olduğu! Ben sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; Melek'in ifadelerinden anladığım kadarıyla "Ben onu öldürmeseydim, o beni ve kızlarımı öldürecekti" sözünden hareketle ve yıllardır gördüğü sistematik ve her geçen gün biraz daha artan şiddet miktarıyla; Melek'in "kendisini müdafaa ettiğini" düşünenlerdenim. Bu konuda güvendiğim iki kadın avukat dostuma danıştım. Onlar hukuken meşru müdafaa sayılamayacağını söylediler. Kocası evden gittiğinde polisi araması ve şiddeti bildirmesi gerektiğini, gerekli işlemlerin güvenlik güçlerince yapılması gerektiğini belirttiler.
Ben hukukçu değilim ama bir kadınım. Hukuki açıdan eksiklikler olabilir ama Melek'in asla bir şeytan ya da katil olduğunu düşünmüyorum. Belki cehaletten, belki bilmediğinden, belki de yıllardır gördüğü şiddetten dolayı şiddet mağduru kadınların kendisini korumak adına cesareti kırıldığı ve eyleme geçmeye korktuğu gerçeğinden hareketle; hukuki olarak yapması gerekenleri yapmadığı, yapamadığını görüyoruz. Şiddet mağduru kadınları korumak adına yasal olarak, Avrupa ülkelerinden bile daha iyi düzenlemelerimiz var. Belki idarenin uygulamada eksikleri olabilir, belki mağdur kadınları bilgilendirme noktasında ihmal olabilir veya belki de kadınlarımız bu konuda biraz daha cesaretlendirilebilir. (Şiddet görsün görmesin bütün kadınlar, Emniyet'in KADES -Kadın Destek Sistemi- programını akıllı telefonlarındaki uygulamalardan indirsin hemen) Kocasından ya da ailesinden gördüğü şiddetle ölen her kadınımız, eksilen bir yanımız. Elbette herkes kendi adaletini sağlarsa, anarşi doğar. Melek örneğinden hareketle, bunu meşrulaştırmaya çalışmıyorum. Ama; Melek bir kader kurbanıdır benim gözümde. Ve; meşru müdafaada bulunmuş, kendisini ve çocuklarını korurken katil olmuştur.