Millet İttifakı'nın büyük ortağı CHP, kendi içinde de büyük bir ittifak içinde aslında. Birisinin dediğini diğeri yalanlıyor. Bir diğeri de bir öncekini yalanlarken, ilk söyleyeni destekleyen açıklamasıyla aslında konuyu daha da pekiştiriyor. Sonra bir başkası tekrar başka bir açılım yapıyor. Ve bu böyle devam edip gidiyor! Kafanız karıştı değil mi? Son örnekten başlayayım: CHP'li Fikri Sağlar yılın son günlerinde çıktığı bir televizyon programında ağzındaki baklayı çıkardı: "Beni bir türbanlı hâkim yargılayacak olursa, benim haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getireceğiyle ilgili kuşkularım var" dedi ve artık üzerine kalın bir duvar ördüğümüzü düşündüğümüz 28 Şubat zihniyetinin aslında CHP için hiç de sona ermediği, tam aksine bütün diriliğiyle yaşadığını gördük! Doğal olarak her kesimden çok tepki gelince; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir açıklama yaptı? "Böyle bir ayrımcılığı kabul etmiyorum ve doğru bulmuyorum!" Hemen ardından CHP'nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun sözleri geldi: "Üzülerek eleştiriyi kendi partime yapıyorum. Sağa selam vermek ya da onlardan oy almak için onlar gibi görünmek gibi benim nezdimde takiyeci bir görüntüden kurtulmak gerekir diye düşünüyorum!" Sonra Kaftancıoğlu'nu da bir başka Genel Başkan Yardımcısı yalanladı! Onu da bir diğer Grup Başkanvekili takip etti, falan filan... Liste böylece uzayıp gitti anlayacağınız...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
CHP'nin yeni normali
Dedim ya; bu politika ya da politikasızlık; CHP'nin politikası aslında! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, düzenlediği Şeb-i Arus Programı'nda Kuran-ı Türkçe okuttu; sonra tepkiler gelince "Haberim yoktu" dedi! Ama ardından gelen cümlelerinde kendisini yalanladı. Kılıçdaroğlu rahatsızlığını iletti vs vs... Toplumun hassas olduğu belli konularda toplumun sinir uçlarıyla oynamayı, konuyu tartıştırıp çok tepki gelince başka sözcülerle geri adım attırmayı ama bir yerde de o hassas konulardaki çıkışlarını normalleştirmeyi CHP'nin politikası olarak kayda geçirelim ve gelelim son tartışmaya...
Sağlar'ın nefret dili
"Türbanlı hâkimin adaleti yerine getireceğinden şüpheliyim" diyen bu zihniyet sadece sapkın ya da sakıncalı değil, aynı zamanda dibine kadar cinsiyetçi, insanları inançları üzerinden kategorize eden bir nefret dilidir. Şiddet sadece fiziksel olmaz, bu sözler de düpedüz bir psikolojik şiddettir. Adalet dediğiniz olgu; vicdanla yerine getirilir; başındaki türbanla ya da giydiği mini etekle ya da başka bir şeyle değil! CHP'nin seçimlerden seçimlere verdiği bir görüntü var hatırlarsınız; kara çarşaflı bir kadına parti rozeti takan Genel Başkan'dan tutun da türbanlı bir kadınla yapılan seçim çalışması gibi! Gerçi bu zihniyete gayet aşinayız değişik pek çok örnekle; Ayasofya'nın ibadete açılmasını 2020'nin felaketleri arasında sayan Sözcü gazetesi de, aynı zihniyetin görüş ve haberlerini yayınlamakla sorumlu gazetesi değil mi? Milletin inancıyla, sinir uçlarıyla uğraşacağınıza; içinizdeki tacizcileri ve tecavüzcüleri cezalandırmaya, katillere sahip çıkanlardan hesap sormaya başlasanız, bu millete bari bir hizmetiniz dokunur!