Demokrasinin beşiği! Özgürlüklerin ülkesi! ABD'de son başkanlık seçimleri gösterdi ki; ne kadar gelişmiş olursanız olsun; seçimler üzerinde sis perdesi de olabiliyormuş! Gerçi ABD seçimlerinde bu ilk kez olmuyor ki; bundan 20 yıl önce (7 Kasım 2000) yapılan seçimlerde de Florida'da Demokrat Al Gore ile Cumhuriyetçi aday George Bush çekişmesinde sonuçlar 5 hafta süreyle belli olmamış ve Yüksek Mahkeme'nin kararıyla 12 Aralık'ta seçim durdurulmuş ve sadece 537 oy farkla seçimi Bush kazanmıştı. Ama tartışması epey sürmüştü. Bu seçimde de Trump, yenilgiyi kolay kabullenmediği gibi, 20 Ocak'ta yapılacak devir-teslim törenine bile gelip gelmeyeceği tartışılıyor! Tüm dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkan ülke bile, kendi içinde hem ırksal hem demokrasi ile ilgili tartışmaları barındırıyor anlayacağınız!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bizden binlerce mil ötedeki ABD'deki seçim, sadece bu ülkeyi değil, bizi ve aslında uluslararası dengeleri bile etkileyecek ölçüde etki yapacak. Trump mı daha iyiydi Biden mı daha iyi ikileminin net cevabı aslında "yoktur birbirlerinden farkı" diye özetlenebilir. Her ne kadar partileri, temsil ettikleri siyaset ve en nihayetinde adayların şahsi tercihleri farklı olsa da; seçim sonucunda ipi göğüsleyen adayın; ABD devletini temsilen bir siyaseti ağırlıklı yürüteceği kesin. ABD'nin en uzun süreli senatör ve siyasetçisi olan Biden'ın, yardımcılığını yaptığı Obama'nın 3. dönemi olarak en genel tanımı yapılan başkanlığı ile ilgili söylenecek en temel beklenti başlıklarla şöyle ifade edilebilir: Transatlantik söylemi yeniden gündemde tutulacak... Orta Doğu politikası Obama dönemiyle paralel olacak. ABD askeri yapılanmasının sınır ötesinde yayılmacılığı yeniden yaşanacak. NATO ağırlığı yeniden hissedilecek. Rusya, NATO yolu ile dengelemeye gidilecek. Çin ile hem rekabet edecek hem bazı konularda işbirliği yapacak ama güçlü bir denge kurmaya da çalışacak.
Peki; yeni dönemde Türkiye ile ilişkiler nasıl olacak? NATO ağırlık kazanacak ise; birliğin en büyük ikinci ordusuna sahip gücü olarak Türkiye ile ilişkilerde ABD'nin bizi yok sayması mümkün olmayacak! Rusya'yı bölgede dengeleyecek Türkiye'den başka güç ve ülke olmadığını düşünürsek; bizimle azami ölçülerde uzlaşma zemini arayacak! Doğu Akdeniz'de ağırlığını sürdürmek isterken; Obama'nın bıraktığı dönem ve şartların olmadığı gerçeğinden hareketle Türkiye'siz denklemlerin tutmayacağını kabul etmek durumunda. Nükleer konusunda yeni anlaşma yapmam diyen İran ile ilişkilerde bölgede Türkiye olmaksızın atacağı adımların karşılığının eksik kalacağını da görecektir. Yeni ABD, Türkiye'ye "demokrasi" dersi vermeye, "baskıcı" diye basmakalıp söylemler üzerinden politikasını yürütmeye kalkarsa; Suudi Arabistan ile iş tutmasının çelişkisini de izah etmek zorunda kalacaktır! Trump döneminin içine kapanan politikasının tersine, küreselci zihniyetin etkin olacağı bir döneme hazırlanıyor yeni Amerika. Bu politika elbette bütün dünyayı da etkileyecek sonuçlar ortaya koyacak.
Aslında yeni dönemi; Amerikan müdahaleciliğinin 90'lı yıllardaki yaygın halini açık görmek yerine, vekâleten yürütülecek mücadele ve müdahalelere hazır olmak diye tanımlamak belki de en doğru ifade olacak...