Küresel bir sorun yaşadığımızı kabul ediyorum...
Çok çeşitli ülkelerin istatistiklerine bakıldığında tehlike arzettiği de kesin...
Özellikle yüksek risk grubuna giren insanlar başta olmak üzere hepimizin çok dikkatli olması gerektiği de ortada...
Ama...
Tüm bunlara rağmen; çıldırmaya varan bir panik halini anlamak mümkün değil... Ve; bütün bunların da ötesinde; başta iğneyi kendimize batırarak medyanın, insanları panikletmeye sevk eden sorumsuz yayıncılık yapmasını kabul edebilmem hiç mümkün değil... Hangi konudan söz ettiğimi anladınız elbette.
Koronavirüs... İlk vakanın tespit edildiğinin ve erken teşhis yoluyla karantina dahil her tür önlemin alındığının açıklanmasının ardından; çorap söküğü gibi sorumsuz açıklamalar ve yayınlar; insanları ister istemez paniğe sevk etti.
Oysa...
Sağlık Bakanlığı ve Bakan Fahrettin Koca'nın en başından bu yana son derece profesyonel ve kamuoyunun kafasında hiçbir soru işareti bırakmaksızın hem bilgilendirme hem açıklık politikası; insanların bu hastalığa karşı bilinçlenmesi ve tedbirini alması gerektiğinin dışında korkmasını gerektirecek bir durumun olmadığını göstermişti. Bakan Koca'nın, yine büyük bir sorumluluk ve açıklık çerçevesinde ilk vakayı açıklamasının ardından başta bazı siyasetçiler ve bilim insanları olmak üzere, yazılı ve görsel ve maalesef her zamanki gibi sosyal medyadan önemli bir kesim; hükümetin yürüttüğü ve insanların son derece sakin götürdüğü bu sürecin tüm intizamını bozdu.
Turkuvaz Medya Grubu olarak yazılı-görsel ve internet ortamındaki bütün mecralarımızda son derece örnek ve sorumlu yayıncılık örneği verdiğimizi gururla söylemeliyim. En başından bu yana kişisel olarak alınması gereken tedbirleri ve yapılması gerekenleri düzenli ve doğru bir iletişim diliyle okurlarımıza ve izleyicilerimize sunduk, sunmaya devam ediyoruz. Grubumuzun yayın politikasının bütün mecralarda örnek olmasını dilerim. Kimsenin iyi niyetini sorguluyor değilim ancak; sağlık gibi öyle konular vardır ki; yaptığınız yayınların, kullandığınız dilin ve görüşlerine başvurduğunuz uzmanların her bir detayının titizlikle belirlenmesi gerekir.
Alınacak tedbirler kadar; işin psikolojik boyutunun da insanlara yol gösterici olmasında fayda olduğunu düşünenlerdenim. Psikologların da, en az koronavirüs uzmanları kadar halkı bilinçlendirmesi ve görüşlerine daha fazla yer verilmesi gerektiği çok açık. Hatta; Çin'de yaşayan ve salgın sonrası özel bir uçakla Türkiye'ye getirilen Türk vatandaşlarının, hastalıktan nasıl korunduklarını tek tek anlatmaları bile çok kıymetli.
Ve son sözüm de; devletin tüm birimlerinde koronavirüse karşı alınan tedbirlerin ardından algı operasyonu için düğmeye basan sorumsuzlara.
Adı üzerinde; "tedbir." Bütün dünyayı saran küresel bir sorunun, büyük bir başarı ile tek bir vaka olarak Türkiye'de görülmesi üzerine; son derece profesyonelce ve devleti yönetme sorumluluğu olarak alınan ve vatandaşları da bu anlamda açıklıkla bilgilendirme yoluna giden başta Başkan Erdoğan olmak üzere hükümetin her kişisini ve birimini, bir vatandaş olarak tebrik ediyorum. Yetkililerin açıklamaları dışında hiçbir kaynağa inanmamanız ve uzmanların uyarılarına titizlikle uymanız halinde Allah'ın da izniyle bu riski de atlatacağımıza olan inancım tam.