Dünya geneline bakıldığında ülkeler arası ilişkiler ve bölgesel konularda istikrarsızlık hatta çatışmaları görüyorsunuz.
Süper güç olarak bilinen ülkeleri de kökten etkileyen ve ortak bütün değerleri aşındıran bu durum, genel itibarıyla bir huzursuzluk ve dengesizliği körüklüyor. Terörle mücadelede zafiyet, korumacılığın artık ırkçılığa varan bir şiddete yönelmesi, güç yönetimine farklı bakış açısı, ülkelerin genetiğini de bozuyor. Etnik savaşlar ve günden güne artan İslam düşmanlığı ise bu bozulan genetiğin en görüneni.
Türkiye ise hem jeopolitik pozisyonu hem Müslüman ülke olması dolayısıyla bütün ikili-üçlü-beşli ve daha fazla işbirliklerin hedefindeki ülke konumunda.
Bakınız Türkiye, sadece bu hafta içinde olan biten bütün gelişmelerin ya odağında, ya hedefinde ya da muhakkak bir yanıyla ilgili. ABD Başkanı'nın, İsrail Başbakanı Netanyahu ile birlikte tam bir Hollywood aktörleri edasında senaryo eşliğinde sahneye koyduğu ve adına da "Yüzyılın Anlaşması" (!) dedikleri safsata mesela. Kudüs'ün İsrail'in "bölünmez başkenti" olmasını öngören, Filistinlilere de "egemen" olmadan İsrail'in gölgesinde ablukaya alınmış bir özerk bölge kıvamında sözde "devlet kurma şansı! tanıyan" bu iki adamın söyledikleri ve ortaya koydukları apaçık "dalga geçmek" değil de nedir. Egemenliği olmayan bir devletin bağımsızlığından nasıl söz edebilirsiniz?
Bugüne kadar verilen mücadelenin çöpe atılması anlamına gelen bu sözde plana elbette ilk ve tek karşı çıkan Türkiye oldu. Başkan Erdoğan'ın deyimiyle "kırmızı çizgimiz" olan Kudüs'e yönelik bu adım ile bölgede işlerin dünden daha kolay olmayacağı da çok açık. Suriye'ye bakıyorsunuz iç savaş, Irak istikrarsız, İran'da yeni bir iç savaşın işaretleri, Libya ve Yemen'de işler zaten çok karışık. Bölgede istikrarlı ve büyük güç konumundaki tek devlet Türkiye var ve hem bölgesinin hem buradaki dengelerin dağılımını, kendi ağırlığı ile belirliyor.
Ama; hem İsrail hem ABD, Ortadoğu'daki bu krizden faydalanıp Siyonist hayallerini gerçeğe dönüştürmek için her tür çılgınlığı yapmaya çalışıyorlar.
Kudüs ve Filistin'e güçlü bir şekilde sahip çıkan ve sözde "egemen" bu güçlere kafa tutan tek ülke de Türkiye.
Ve; iki gün önce Avrupa Parlamentosu'nda Türk bayrağını yırtma hadsizliğini gösteren ırkçı Yunan milletvekili de, bu gelişmelerin bir sonucu aslında. Sinir uçlarımızla oynamaya çalışan ırkçı Yunanlı; Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın bütün oyunlarını bozan Türkiye'ye sözde gövde gösterisi yaptı ama, anında aldı ve almaya devam ediyor ağzının payını. Başta Başkan Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli olmak üzere tokat gibi verilen yanıtlar ortada. Şanlı bayrağımıza uzanan elleri nasıl kırdığımız tecrübeyle sabit, atalarına bakmaları yeterli. Bu şımarık ve ırkçı kafalara anladıkları dilden cevap da veririz, gereğini de yaparız. Varsın bütün dünya üzerimize gelsin, varsın bütün sinir uçlarımızla oynasınlar.
Türkiye, onların sinirlerini daha çok bozmaya devam edecek. Bu böyle biline...