Bugünlerde çokça tartışılan bir konu; NATO'nun varlık sebebinin sorgulanması. Sadece bu da değil, Türkiye'nin üyeliğinin de yer yer tartışıldığı bir süreçten geçerken; Başkan Erdoğan ile birlikte Londra'da bulunduğumuz iki gün içinde tam da bu konuların konuşulacağı bir toplantıya tanıklık ettik. NATO Liderler Zirvesi dolayısıyla Londra'ya gelen Başkan Erdoğan'ın yoğun bir programı oldu her zamanki gibi. İletişim Başkanlığı, Erdoğan'ın gezisi öncesi pazartesi günü Turkey Talks (Türkiye Konuşmaları) panel serisi çerçevesinde Londra Naval And Military Club'da "Türkiye'nin NATO'daki rolü ve bölgesel güvenlik sınamaları" başlıklı panelde, Türkiye'nin NATO için, NATO'nun Türkiye için öneminin ele alındığı konuşmalar haricinde, Financial Times Editörler Kurulu ile bir görüşme de gerçekleşti ve Türkiye'nin görüş ve tezleri anlatıldı. Keza, Başkan Erdoğan da Liderler Zirvesi'ne damga vuran sözleriyle NATO'nun kendisini sorgulaması ve güncellemesi gerektiğini, Türkiye'ye yönelik başta Fransa olmak üzere tüm üye ülkelerin tutumunu en sağlam argümanlarla ortaya koyup sadece eleştirmekle kalmayacak, aslında tam bir manifesto ortaya koyacak.
Bu yıl 70. yılını kutlayan NATO'ya 1952'de katılan Türkiye, 29 üyeli birliğe verdiği katkılarla, NATO'nun tam merkezinde bir ülke. İkinci Dünya Savaşı sonrası zayıflayan Avrupa ülkelerini, Sovyetler Birliği'nden koruma amaçlı kurulan NATO, daha açık ifadeyle komünizmin yayılmasını önlemek üzere önceliğini belirlemişti. Üye ülkelerin güvenliği başta olmak üzere, Doğu ile Batı arasında köprü olmak, Karadeniz'e giden yolların kontrol altına alınması büyük yoğunlukla Türkiye sayesindedir. Ama, dünyada artık tehditler değişiyor. Bugün artık komünizm tehlikesi ortadan kalktığı için, tehdit tanımının da değiştirilip, güncellenmesi gerektiği çok açıktır.
Rusya artık komünizm açısından bir tehdit olarak algılanmasa da, Rusya'nın ABD dahil ülkelerin seçim güvenliğine yönelik oluşturduğu tehditler, İslamafobi (İslam düşmanlığı), Avrupa'daki uç görüşleri desteklemesi gibi konularda nerede olduğu çok açıktır.
Son yıllarda sadece Suriye değil, orta Doğu'da ülkelerin içinde bulunduğu karışıklık, Kuzey Afrika'da benzer şekilde karışan ülkeler de; dünyanın içine girdiği türbülansı çok net ortaya koyuyor. Baktığınızda, NATO üyesi ülkelerin karşı karşıya oldukları tehditler birbirinden farklılık gösteriyor. Dünyanın genelinde tehdit algısı ve rolleri değişiyor. Ama bir yandan da dünyanın ekseni Asya-Pasifik'e kayarken ve bu yeni eksen dengesinde Türkiye'nin hem coğrafi, hem jeopolitik hem jeostratejik önemi ve etkinliği daha fazla ortaya çıkarken NATO üyeliğinin tartışmalı hale getirilmesini bizim açımızdan değil, NATO'nun diğer ülkeleri açısından anlamak mümkün değil. Neden diyecek olursanız...
NATO'nun Avrupa dışı birçok yerde düzenlediği operasyonlara Türk askeri katkıda bulundu. NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye, son olarak Suriye iç savaşından kaçan mülteciler örneğinde olduğu gibi, istikrarsız bölgelerden kaçan insanların Avrupa'da yaratacağı etkisini azaltıcı bir rol oynadı, oynamaya devam ediyor. Bir yandan da hızla yükselen Çin tehdidini göz önüne alırsak; Türkiye olmadan NATO'nun hiçbir ülkesi kendisini tam anlamıyla güvende hissedemeyecektir.
Türkiye hem güvenlik hem denge açısından NATO'nun tam da en merkezindeki ülkedir.