Deprem ve diğer gündem konuları arasında hak ettiği kadar yer bulamayan birkaç konu var. Biri; geçen hafta Berlin'de yapılan ve sözde "yeni anayasa" kılıfıyla sunulan konferans. Konferansın konusu da, yapıldığı yer de, katılanlar da birbirinden tartışmalı. Türkiye düşmanı, Erdoğan düşmanı ne kadar insan ve grup var ise bu toplantıda her ne hikmet ise!. FETÖ firarileri Can Dündar, Ergun Babahan gibi eski gazeteciler, PKK'ya destek bildirisine imza atmış akademisyenler, Barbaros Şansal gibi toplumun tüm değer yargılarına ve milli olan her şeye karşı duran sözde sosyetikler ve Türkiye'den de CHP, HDP ve SP milletvekilleri ile İP'in Berlin temsilcisi bu konferansta hem konuştular hem yeni bir bildiriye imza attılar. İP Temsilcisinin "Meral Akşener'in selamıyla" katıldığı bu konferans için sorulacak bir kaç soru ve söylenecek birkaç şey var; Türkiye için yeni bir anayasa arayışı var ise, bunun yeri Türkiye değil de neden PKK-FETÖ dahil bütün teröristlere kucak açan Almanya'dır? Peki, bu konunun istişare edileceği kişiler Türkiye düşmanlığında birbiriyle yarışan FETÖ ve PKK sempatizanları mıdır? Türkiye'nin geleceği, hainlerle mi müzakere edilecektir? Kaldı ki bu toplantıya partileri adına katılan CHP'li Ali Şeker, HDP'li Mithat Sancar ve SP'li Cihangir İslam'ın aynı zamanda milletvekili olması ve TBMM üyesi olarak bu kişileri kimlerin görevlendirdiği belli midir? Bu sözde konferansa katılanların konuştukları konulara bakın; Türkiye'nin milli güvenliğini doğrudan ilgilendiren sınır ötesi Suriye operasyonları (Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı) aslında İŞGAL imiş! Türkiye aslında kürtleri DÜŞMAN ilan etmiş! ÖZERKLİK gelmeli imiş! Ve daha pek çok bu tür ifadeler ve bunların hepsi, bölücü terör örgütlerinin söylemleri. Bunların konuşulduğu yerde de; kendilerine MİLLET İTTİFAKI diyen bileşenlerin temsilcilerinin olması da ayrı bir felaket!
Tam da bu ihanet projesinin olduğu zamanda kahraman güvenlik güçlerimiz Kıran 3 ve Kıran 4 operasyonlarını yaptılar. Artık bitme noktasına gelen 40 yıllık bela, terör örgütü PKK'nın kökünü tamamen kurutmak artık an meselesi. Geçen hafta kahvaltıda buluştuğumuz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, terörle mücadelede gelinen destansı başarıyı rakamlarla ortaya koyduğunda zaten görüyorsunuz bu sonucu; Terör örgütüne katılım son 30 yılın en düşük oranı ve yurt içindeki terörist sayısı sadece 587! Ve bunların hepsinin isimleri biliniyor. Bunların ve yurt dışında bulunan teröristlerin aileleri (bin 397 aile) ile görüşülüyor ve ailelerle birlikte ikna yöntemiyle teslim olan teröristler her geçen gün artıyor. Bugün itibarıyla Erzurum'da hiç teröristin kalmaması, Karadeniz'in tertemiz olması ve Kıran operasyonları ile terörü ve kaynağını yerinde yok etmek yoluyla nasıl yol katedildiği ortada. Ama bütün bunların yanında; 2002'de başlayan güvenlik ve savunma sanayiinde yerlileşme olmasa idi, kendi İHA'mızı, kendi füzemizi yapmasa idik; bunları başarmamız mümkün değildi. Bakan Soylu da; gelinen sonuçta en büyük payın şahsi olarak Başkan Erdoğan'a ve güvenlik güçlerimize ve onlara destek veren halka ait olduğunu söylerken yerden göğe kadar haklı. Devletin gücü, etkin mücadelesi, kararlılığı, istihbari başarı ve elbette halkın desteği.. Bu başarı hikayesi yazılırken yerli ve milli politikasıyla AK Parti ve bu yolda sonsuz destek olan MHP ve emeği geçen tüm kahraman asker ve polisimiz 100 yıl sonra da minnetle anılacak...