İsrail-İran 12 gün savaşının altıncı gününde, İran'da intihar saldırısı hazırlığı içindeki "MOSSAD timi" yüksek teknolojik silahlar ve dronlarla yakalanmıştı.
Sakın ola "MOSSAD timi" dediğime bakıp da insan malzemesini İsrailli falan sanmayın. Bunlar bildiğiniz İranlı, vatanlarına ihanet eden cinsinden tabi.
Mezkûr savaşın akabinde de MOSSAD'a çalışan yüzlerce muhbir ve casus yakalandı ve halen de yakalanmaya devem ediyor. MOSSAD'a çalışan hainler İran'ın içinde mini dron atölyesi bile kurmuşlar, ötesi var mı?
Lafın burasında "İran çok çürük çıktı, böyle devlet mi olur?" diyenler olacaktır.
Doğrusunu isterseniz, Beheşti'den Mutahhari'ye kadar devrimlerinin birikimi mesabesindeki birçok insanı suikastlara kurban veren, Irak'la 8 yıl savaşmak zorunda bırakılan, devrim yaptığı için ABD tarafından tüm mal varlığına el koyulan, 45 yıl boyunca kesintisiz ambargo altında tutulan, "Halkın Mücahitleri" başta olmak üzere birçok terör örgütünün saldırılarına maruz kalan bir ülke olduğunu bildiğim halde ben de bu denli "güvenlik zaafına" taaccüp ettim.
Hayır yani, devrim yaptığın günden beri İsrail'le deyim yerindeyse "soğuk savaşa" girişeceksin ama MOSSAD'ın ülkende cirit attığını ruhun bile duymayacak. Olacak şey mi!..
Gelgelelim, bizdeki durum daha az vahim değildi.
FETÖ devletin kılcal damarlarına öyle yerleşmişti ki FETÖ mü devlete, yoksa devlet mi FETÖ'ye sızmış belli değildi. FETÖ'yü söküp atmak kolay iş değildi. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk muhalif olmasına rağmen "FETÖ'yü Erdoğan'dan başka hiç kimse temizleyemezdi..." demişti.
***
Geçenlerde sarığı ve bir karış sakalıyla tastamam molla kılıklı orta yaşlı bir adamın MOSSAD'a muhbirlik yaptığı gerekçesiyle İran'da derdest edildiğine dair fotoğrafa sosyal medyada muttali olunca, bizdeki muadillerini düşünmeden edemedim.***
Allah selamet versin Yalçın Küçük çatlaktı falan ama çok çarpıcı aforizmaları vardı. Mesela bir defasında, "Musul'u alamazsanız Diyarbakır'ı verirsiniz..." demişti. "Yurtta sulh cihanda sulh" demek bölgeye ve tarihe kör olmayı gerektirmez.