Haziran 2019 seçim sonuçları açıklanınca muzaffer bir komutan gibi "İstanbul'da AK Parti'ye seçimleri biz kaybettirdik..." demişti.
Bunları söyleyen Hasan Damar herhangi biri değildi.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın bir ömür dava arkadaşıydı. Dahası, Avrupa Millî Görüş Teşkilatı'nın kurucularındandı. Hitabetiyle, lafını sakınmamasıyla, bitmez tükenmez enerjisiyle herkesin dilinde bir efsaneydi.
Mezkûr iddiası da boş değildi, verilere dayanıyordu.
"Saadet Partisi anahtardır" diyordu, "İstanbul'da 120 bin oy aldık, AK Parti 15 bin oyla kaybetti... Biz kaybettirdik."
Söz konusu konuşmasında, Saadet Partisi İstanbul'da AK Parti'ye seçimi kaybettirdiği için Türkiye'nin en güçlü partisidir demişti. Ki, "muzaffer komutan gibi" benzetmesini yapmamın nedeni de buydu.
Evet, veriler ortadaydı, AK Parti'ye kaybettirmişlerdi ama "Bardak yarısına kadar dolu" misali bu gerçeğin sadece bir yüzüydü.
Ne ki, "Bardak yarsına kadar boş" misali gerçeğin bir yüzü daha vardı.
Bu da şuydu: "İstanbul'da AK Parti'ye seçimleri biz kaybettirdik" demek "CHP'ye İstanbul'da seçimleri biz kazandırdık" demekti.
Zaten olan da bundan ibaretti.
Peki herhangi bir Milli Görüşçü CHP'yi kazandırmayı "zafer" sayabilir, onur duyabilir mi? Başka bir ifadeyle, CHP'yi kazandırdığı için partisine "Türkiye'nin en güçlü partisiyiz" diyebilir mi?
Bilmiyorum, belki de merhum Hasan Damar da ahir ömründe bardağın bu boş kısmına odaklanmış veya CHP'nin elinde İBB'nin ne hale düştüğüne bizzat şahit olmuş olacak ki, geçen seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a desteğini çok güçlü şekilde açıklamıştı.
(...........................)
Bu köşecikte bir süre önce "Oğul Erbakan'ın rüzgarla imtihanı" (16 Mart 2024) serlevhalı naçizane bir yazı dercetmiş ve şöyle demiştim: "Bu millet CHP'nin önünü açanı asla unutmaz. Fatih Erbakan kardeşimiz umarız Saadet Partisi'nin hatasına düşüp de siyasi geleceğini berhava etmez..."
Yeniden Refah Partili kardeşlerimizden alınganlık gösterenler olduğu gibi "Şunları muhatap alma..." diyenler de oldu.
Neden muhatap almayayım; merhum Hocamızın mahdumu Fatih Erbakan'a kardeşlik görevimi yapma mükellefiyetim var.
Önceki seçimde Saadet Partisi'ni pohpohlayan Halk TV'sinden fondaş yazarlarına kadar alayı bugün bakıyorum da "Oğul Erbakan'ı" öve öve bitiremiyorlar. Merhum babasına ömür boyu küfreden ve zulmeden bunlar değilmiş gibi.
Hadi bunları anladık, "Fatih Erbakan'a FETÖ'cü dediler" yalanıyla "kışkırtıcılık" yapanları ne yapalım!
Oysa Fatih Erbakan'a kimseciklerin FETÖ'cü dediği falan yoktu. Sadece Yeniden Refah Partisi'nden istifa eden partinin Genel Sekreteri ve İstanbul Milletvekili Suat Pamukçu, Fatih Erbakan'ın yanında FETÖ'cülerin bulunduğunu, ittifaka ısrarla karşı çıkanların da bunlar olduğunu dile getirdi, hepsi bu!
Fatih Bey kardeşimizin siyasi tavrına elbette kimse ipotek koyamaz. Kimlerle ittifak yapacaklarına veya kendi başlarına seçime girip girmeyeceklerine de kimse karışmaz. AK Parti'yi de sonuna kadar eleştirebilir, hatta eleştirilerinin bir kısmında haklı da olabilir.
Lakin hiçbir şey şu gerçeği değiştiremez:
Şayet İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP (Yeniden Refah Partisi'nin alacağı oy kadar farkla) kazanırsa, Fatih Erbakan bu vebalden kurtulamaz.
Fatih Erbakan istediği ilde ilçede seçime kendi adaylarıyla girmesine bir şey diyemem ama İstanbul'da mukim bir vatandaş olarak Murat Kurum lehine İBB adayını çekmesini dilerim.
Sonuçta kendisi bilir. Murat Kurum babamın oğlu değil.
Naçizane uyarı görevimi yapıyorum...
Yeniden Refah Partisi LGBT konusunda son derece net tavır ortaya koyup da "Bizim toplumumuz henüz eşcinsel evliliğe hazır değil..." diyecek kadar LGBT'ye "öpücükler" gönderen malum CHP''li şahsın tekrar İBB Başkanı seçilmesine vesile olmayı göze alıyorsa kendileri bilir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Salih Tuna | Oğul Erbakan'ın yol ayrımı