Öteden beri çağdaşlık gibi, bilim gibi "tartışılması dahi kabul edilemez" kavramlar vardır.
Öyle ki en ufak muhalefet şerhinde bulunsanız dahi "çağdışı" veya "yobaz" ilan edilmeniz işten değildir.
Bu dokunulamaz kavramların kamuflajı altında nice "cinayetler" işlenmiştir. Her şeyden evvel de bizzat bu kavramlara karşı.
"Batıcılık" çağdaşlık, "bilimselcilik" de bilim olarak yutturulmuştur.
Türk aydını bu "yutturmacanın" da öncüsüdür.
Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan bilge dostum Ekrem Tahir bu aydın türünü ("Yaratıcı Öfke" adlı eserinde) "fragment aydın" tesmiye etmişti.
***
Dokunulmaz kavramlar mesabesindeki "devrim" ve "hürriyet" kavramları da araçsallaştırılarak nice "cinayetlere" meze yapıldı.***
"Gözünün üstünde kaşın var" diyen herkesi "Muhalefete muhalefet yapılmaz" diyerek susturanlar, son günlerde değişim gerekçesiyle muhalefete muhalefet yapmakta "zoom"una kadar sınır tanımıyorlar!
"Değişim" kimsenin itiraz edemeyeceği, çok kullanışlı, çok revnaklı bir "yutturmaca" nasılsa.
Tevekkeli Heraklitos'tan Ionesco'ya kadar "Değişmeyen bir şey var değişmenin kendisi..." denilmemiştir.
Değişim "başkalaşım" demek değildir.
Gelgelelim, zavallı "değişim" İmamoğlu ve Tanju Özcan'a kadar düştüğüne göre, yeterince "başkalaşıma" uğramış demektir.
Yani, "değişim" bunların dilinde sadece kazanmaya endeksli, içi boşaltılmış, karanlık bir kavrama dönüştü.
Takdir edersiniz ki Kılıçdaroğlu kazansaydı, "değişim" ihtiyacından söz eden olmayacaktı.
Kaldı ki, CHP tepeden tırnağa değişse de seçim kazanamadığı takdirde, değişmiş kabul edilmeyeceği muhakkak.
Madem maksat ne olursa (ve hatta nasıl olursa) olsun kazanmaktan ibaretti, "Kazanacak bir adayla seçime girelim" diyerek masadan kalkan ablanızın üzerine sifonu neden çekmiştiniz?
Sizin bu "değişik" kafanız değişmedikçe hiçbir şey değişmez.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz