Fenerbahçe'nin eski başkanı Aziz Yıldırım'ın dün düzenlediği basın toplantısında, "Gönlümden geçen başkan" dediği Murat Ülker, başkan adayı olmayacağını açıklamış.
Gerekçesini de şöyle hülasa etmiş: "Ben duracağım yeri bilirim..."
Nereden baksanız enteresan...
Çünkü mefhum-u muhalifinden hareketle, "Ali Koç duracağı yeri bilmedi" sonucunu çıkarmak gayet mümkün.
Öyle ya, sonuç itibarıyla ikisi de Türkiye'nin önde gelen işadamı. İkisi de sıkı Fenerbahçeli. Fakat biri Fenerbahçe'ye başkan olmak için elinden geleni yaptı, diğeri altın tepside sunulan Fenerbahçe başkanlığını kabul etmiyor!
Murat Ülker'in tavrı, ticari kaygılardan kaynaklanmış olabilir mi?
Siz ne dersiniz bilmem ama ben hiç sanmam.
Fenerbahçe başkanı oldu diye Galatasaraylılar "Ülker Bisküvi" yemekten vazgeçecek değiller ya.
Ne yani, Ali Koç başkan oldu da Arçelik satışları mı düştü?
Kaldı ki, Murat Ülker'in bu tarz ticari kaygıları olsaydı Fenerbahçe adını taşıyan her şeye sponsor olmazdı.
Demek ki mesele liyakatle alakalı.
Fenerbahçe başkanlık seçimi öncesinde (2018) kendisi de Fenerbahçe kongre üyesi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tecrübe her zaman çok çok önemli" deyince, Ali Koç'a karşı Aziz Yıldırım'ı desteklediği yorumları yapılmıştı.
Bundan sebep, "yeminli Erdoğan düşmanları" Ali Koç'u daha çok desteklemişlerdi.
O kadar kaptırmışlardı ki, Fenerbahçe başkanlığının ardından Türkiye Cumhuriyeti başkanlığına göz dikmişlerdi.
Ali Koç mahut farfara güruhtan mı etkilendi yoksa baştan beri iflah olmaz şekilde siyaset bağımlısı mıydı bilemiyorum.
Bildiğim şudur: Fenerbahçe'mizi gırtlağına kadar siyasete soktu.
Sonuç mu?
Cumhurbaşkanlığına yürüyecekti, şimdi Fenerbahçe başkanlık koltuğunda oturmakta zorlanıyor. Daha doğrusu, görevine devam etmesi Aziz Yıldırım'ın inisiyatifine kalmış gibi görünüyor.
Ali Koç henüz pes etmiş değil ama eskisi gibi de esip gürlemiyor.
Oysa eskiden (mesela Fenerbahçe kongresinde) "Topunuz gelin" diye Aziz Yıldırım takımına nasıl da meydan okumuştu.
Anlaşılan o ki muhalif de olsa Başkan Erdoğan'ın tavrından ve söylemlerinden şöyle veya böyle etkilenmiş.
Yoksa ne diye Erdoğan'la özdeşleşen "Topunuz gelin" restini terennüm etsin.
Etkilenmek gayet doğal... Doğal olmayan yakışmadığı, hâline/tavrına oturmadığı halde taklit etmektir.
Aziz Yıldırım dünkü basın toplantısında "Topunuz gelin" sözünü hatırlatıp, "Top kim? Biz miyiz?" diyerek Ali Koç'la felaket dalga geçti...
Sayın Erdoğan dört bir yandan maruz kaldığı saldırılara karşı rest çekmişti. Ali Koç dört bir yandan her daim destek gören bir aileye mensup.
Sonuçta, Ali Koç'un mukallitliği sadece komik. Ya İBB Başkanı İmamoğlu'nun mukallitliği?
Tastamam trajikomik.
Açtığı heykeller ile "Atam izindeyiz" algısına çalışıyor ama gerçekte Erdoğan'ın izinde.
E tabii zihniyet olarak değil. Zaten hiçbir şeyi sahici değil.
Işıklar içinde yatası Ferhan Şensoy "Üç Kurşunluk Opera" adlı oyununda canlandırdığı "Kemal Abi" karakteri her sıkıştığında, "Benim yerimde Atatürk olsaydı ne yapardı?" diye sorar, öyle yapardı.
İmamoğlu da "Benim yerimde Erdoğan olsaydı ne yapardı?" diye sormuşçasına hareket ediyor. Yolda izde her yerde.
YSK üyelerine hakaretten aldığı hapis cezasını Saraçhane'de şova çevirmesi bile bunun eseriydi.
Karıştırdığı bir şey vardı: Cumhurbaşkanı Erdoğan YSK üyelerine hakaret ettiği için ceza almadı, sırf bir şiir okuduğu için Pınarhisar Cezaevi'ne atıldı.
Hâliyle istediği sonucu elde edemediği gibi kendisine inanan Akşener'in de bir nevi istikbaliyle oynamıştı.
Mukallitlikte bile samimi olmamak çok acıklıdır.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz