Osmanlı'nın hakkını teslim etmek için Cumhuriyet dönemini yermek gerekmediği gibi Cumhuriyet'i övmek için de Osmanlı'yı gömmek gerekmez.
Hiçbir dönem kusursuz değildir. Zaten insanın olduğu her yerde doğal olarak kusur da vardır.
Her dönem kendi koşulları içinde hatasıyla sevabıyla değerlendirilir.
Selçuklu da bizim, Osmanlı da, Cumhuriyet de.
Kabul etsek de bu böyledir, etmesek de. Tarihi, kültürü, mirası, borcu, velhasıl her şeyleriyle bizimdir.
Bundan dolayı "Osmanlı'nın borçlarından bize ne?" diyen bir aklıevvel çıkmadı.
Hoş çıksaydı da, "Madem öyle, Memalik-i Osmaniye'de ne işin var?" demeye bile kimse tenezzül etmez, meczup muamelesi yapardı.
Bu aziz millet ağaç kovuğundan çıkmadı, bu topraklarda bin yıllık bir tarihi var.
Bunu inkâr etmek için köksüz olmak lazım gelir.
Bu milletin iki güruhla yıllar yılı başı belada: Biri mana iklimine kökten düşman küfür yobazları, diğeri mana iklimini içerden kemiren ham yobaz ve kaba softalar.
Biri dıştan vuruyor, diğeri içten çürütüyor!
Son zamanlarda dıştan saldıranlar, içten çürütenlerin şebekliklerini araçsallaştırarak kendilerine sosyolojik meşruiyet veya zemin arıyorlar.
Ham yobaz ve kaba softalar, küfür yobazları için bulunmaz hazine.
Öyle sapkın "fetva ve vaazları" var ki akıl almaz!
Nasıl ki bazı Netflix filmlerini ailecek izleyemezsiniz, bunların vaaz ve fetvalarını da ailecek dinleyemezsiniz, o derece.
Sorsan, Oflu Hoca hesabı, "Şeriatta ayıp yoktur" derler. Ona bakarsanız, şeriatta terbiyesizlik de, sapıklık da, görgüsüzlük de yoktur, bre mürailer!
İslam'a zarar vermekte kafa kesen tekfirci entegristlerden aşağı kalmıyorlar.
Bunlar nereden nasıl türedi peki?
Ünlü felsefe profesörü Roger Scruton bir mülakatta, "Eğer Türkler Kuran'ı yorumlamakta ve 'inancın temsilcisi' olmakta bir nevi önde gelen otorite olma durumlarını korumuş olsalardı, bugün her şey çok farklı olurdu... Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, Suudi Arabistan'daki o primitif (ilkel) Selefi ve Vehhabilerin kendilerini otorite ilan etmelerini mümkün kıldı..." diyor.
Haksız mı?
Türkiye Cumhuriyeti'nin, Osmanlı geçmişiyle bağlarını koparıp dini mevzulardan tamamen elini eteğini çekmesi bu anlamda bir boşluk oluşturdu görüşüne katılan Scruton şöyle devam ediyor: "İslam'ın yorumlanışı hususunda Türk sesi artık duyulmuyor. Duyulanlarsa bastırılması gereken, dahası, Türk Sultanı konumunu korumuş olsaydı bastırılacak olan seslerdir..."
Yazık ki yazık, İslam adına duyulan sadece bu seslerdir!
Scruton'ın söz konusu ettiği "irade" olsaydı, DEAŞ diye bir şey olmazdı.
İslamofobi tüm dünyada "kafa kesen tekfirci yobazların" sayesinde yükseldiği için bunlara alan açtılar. Ayrıca, bunları araçsallaştırarak "kara ordumuz" dedikleri terör örgütlerine binlerce TIR silah yardımı yaptılar.
Türkiye'de de İslami otorite olsa bastıracağı veya bir kliniğe acil olarak yatıracağı ham yobaz ve kaba softaların "mikronluğunu" küfür yobazları yapıyor.
Ne kadar tuhaf değil mi?