Sevgili Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü özgürlüğünü yasal güvenceye alma çıkışı CHP'li dostlarımız için çok manidar bir "deneyim" oldu.
Ne yalan söyleyeyim...
"AKP'nin elinden kozunu aldık; muhafazakâr seçmenin elini rahatlattık, artık bize gönül rahatlığıyla oylarını verecekler..." yollu ellerini ovuşturanların tweetlerini keyifle okudum.
Gerçi "hayal kırıklığına" uğrayan CHP'liler daha eğlenceliydi.
Bunların en kibarları, "İranlı kadınlar türbandan kurtulmaya çalışırken Kılıçdaroğlu'nun türbana yasal kılıf getirmesini kadınların değerlendirmesine bırakıyorum!.." şeklinde tepki gösterdiler.
İçlerinde Kılıçdaroğlu'na "akılsız" diyenler de oldu. Çok "akıllı" oldukları için de, "Başörtüsünü garantiye almak, saçı gözüktü diye kadınları öldürmeye onay vermektir..." demeye getirdiler.
Mantık aramayın, bunlar böyle bir tür.
Kılıçdaroğlu da sanırım bunları çok iyi bildiği için dikkate almamış "tıpış tıpış" tarifesini uygulamıştı. Yine aynı tarifeyi uygulayacaktır.
Müstahaklar!..
Anlaşılan o ki, CHP iktidarıyla, yeni 28 Şubatların hayalini kuruyorlardı.
Mine G. Kırıkkanat adlı bir yazarçizerleri de 28 Şubat mağduru başörtülülerle dalga geçtikten sonra şöyle tehdit etmişti:
"Sizi mağdur edeceğimiz günler gelecek..."
Endişeleri, dertleri çok büyük; zira başörtüsü özgürlüğü yasal güvenceye alınırsa, hayal ettikleri o günlerin gelmeyeceğini düşünüyorlar.
En ilginç tepki Cumhuriyet köşe yazarı Mehmet Ali Güller arkadaşımızdan geldi.
Dedi ki: "AKP'nin eskileriyle 'Atatürk'ün devrimlerini' silerek AKP'yi yeneceğini sanıyor. Anlamadığı şu: Bu yöntemle her halükârda AKP zihniyeti kazanmış oluyor!.."
Cumhuriyet gazetesi yazarının "AKP'nin eskileri" dediği, 6'lı yuvarlak masadaki Davutoğlu, Babacan olsa gerek. Abdullah Gül, Abdüllatif Şener veya adı lazım değil o anketör gibileri hariç değil.
Evet, söz konusu eşhas "AKP zihniyetiyle" maluldür.
Lakin, Mehmet Ali Güller arkadaşımızın hâlâ farkına varmadığı bir şey var: AK Parti ile AKP aynı şey değildir.
Yıllar öncesinden bunu şöyle hülasa etmiştim: Ruhundan yani Erdoğan'dan kopartılmış AK Parti'ye AKP denir.
Dikkat isterim, "AKP'nin eskilerinin" ortak özellikleri Erdoğan karşıtlığıdır.
Bu da yeni bir şey değildir.
Dönemin Zaman ve Taraf gazeteleri, "Erdoğan 2011'den sonra değişti" propagandasıyla start vermişlerdi.
Öncelikle Elias Canetti'nin dissimülasyon kavramıyla tanımladığı "hücreleri" harekete geçirdiler.
Daha sonra da ağız birliğiyle, "AK Parti fabrika ayarlarına dönsün" demeye başlamışlardı. Halen aynı lakırdıyı terennüm ediyorlar.
Bu fabrikatörlerin alayı AKP'lidir işte.
Tüm gayeleri de AK Parti'yi AKP'lileştirme, yani, Erdoğan'ı devre dışı bırakmaktı.
Bu uğurda 17-25 Aralık "teknik nakavt" girişiminden 15 Temmuz'daki darbe kalkışmasına kadar her yolu denediler.
Başaramadılar!
Kılıçdaroğlu'nun mezkur çıkışıyla yeni bir yol / yöntem denemeye başladılar.
Böyle giderse yine başaramayacaklar...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz