Hadi itiraf edin, asgari ücretteki yüzde 50 artış canınızı epey sıktı. Bu kadarını beklemiyordunuz.
Neyse ki dolardaki tırmanış imdadınıza yetişti de kaldığınız yerden "derleştiri konforuna" aynen devam ediyorsunuz.
Arzular şelale, istediğiniz kadar edin.
Lakin, bu kesmiyor olacak ki bizim de sizinle aynı şeyleri söylememizi istiyorsunuz.
Yazmak madem biraz da "sipariş" işidir, hadi arzunuzu yerine getireyim:
"Hayat çok pahalı... Zamlara yetişemiyoruz... Esnaf perişan... Vatandaş aç... Bittik, tükendik artık... Ekonomi çöktü... Herkes bu ülkeyi terk etmek istiyor!.."
Oldu mu? Başınız göğe erdi mi?
Hayır, bir daha olmaz ama, yeter! Sizin gibi aynı şeyleri terennüm edip duramam. Her şeyden evvel sizin dışınızdaki okurlara saygısızlık olur, benim canım CHP'li okurlarım.
Tamam, pozitif ayrımcılık yaptım işte, daha fazlası "rüşvet-i kelam"a girer. Ama siz isterseniz söz konusu ifadeleri tekrar tekrar okuyabilirsiniz.
***
Benim sevgili CHP'li okurlarım, uzatın kulakçığınızı da söyleyeyim:***
Dünya sisteminden kaynaklanan küresel ekonomik kriz pandemi dolayımında hem daha erken baş gösterdi hem daha derinleşti.
Sistem eleştirisi üzerine vaktiyle çok yazdım. Son olarak da geçenlerde "Finans kapital sistemin içinde kalarak eklektik çözümler üretmek daha büyük çıkmazlara neden olabilir" dedim.
Soner Yalçın arkadaşımız da sistemin sebep, krizin sonuç olduğunu geçen gün yazdı.
ABD'de enflasyon son kırk yılın en yüksek oranına ulaştığı ve FED sıkı faiz politikası uyguladığı halde dolar değer kazanırken, benzer koşullardaki ülkemizde TL neden itibarsızlaştırılıyor diye sorduğu sorunun cevabını haklı olarak dünya sisteminde buldu.
Türkiye işte bu sistemi sorguluyor.
Artık sıcak parayla büyümek istemiyor. Bir dönem tüm dünyada likidite bolluğunu fırsat bilip altyapısını tamamladı.
Şimdi sıra tasarruf, yatırım, üretim ve ihracatta.
Yaşadığımız sancılar bu "dönüşümün" karşılığı. Ya başaracağız ya başaracağız, başka yolu yok.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz