Sadece fiziki saldırılar değil, bana sorarsanız sözlü saldırılar da kınanmalı. Hiç değilse tasvip edilmemeli.
Ne ki, CHP, sözlü saldırıyı "muhalefet tarzı" olarak benimsemiş.
Sonra da "Kutuplaşıyoruz!" diyorlar ya ben de buna "tutuluyorum". Neyse...
Bugünkü yazı yolculuğuna "saldırı" bahsini açarak başlamamın nedeni, İP İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu'ya dün yapılan yumruklu saldırı.
Biliyorsunuz, muhalif güruh bu yumruklu saldırı üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırmakta gecikmedi.
Bu aziz millete tanklarla, savaş uçaklarıyla saldırılmasına, 251 vatandaşımızın şehit edilmesine, 2196'sının de gazi olmasına neden olan 15 Temmuz saldırısına "tiyatro" diyen de bunlardı.
O pespaye argümanlarını hatırlıyor musunuz?
"15 Temmuz kime yaradı? Erdoğan ve AK Parti'ye değil mi? O halde kendileri yaptırmıştır..." diyorlardı hani.
Bu zavallı mantığa göre, Yunan işgali de, Mustafa Kemal'in liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına yaradığına göre, "işgal" muvazaadan ibaretti.
Aynı mantıkla, "Buğra Kavuncu'yu da kendileri yumruklattı" demek işten bile değildir.
Öyle ya, bir yumrukla bir yığın kuş vuruldu. Hem FETÖ'cü olduğuna dair Ümit Özdağ'ın iddiaları nedeniyle yerle yeksan olan imajı biraz olsun düzeldi, hem de bu saldırı üzerinden Başkan Erdoğan itham edildi.
Yanlış anlaşılmasın...
Muhalif zırtolar gibi bu yumruklu saldırıya "tiyatro" diyecek halimiz yok!
Kimden kime gelirse gelsin, her türlü şiddet ayağımızın bodrumundadır.
***
"AK Parti gitti, gidiyor, gidecek!" deyip duruyorlar. Enteresan, 19 yıl boyunca aynı şeyi terennüm etmekten hiç yorulmadılar.
İyi de AK Parti gidecek de kim gelecek?
Ankara ve İstanbul'a geldiler de ne oldu? Rezillik diz boyu...
İzmir derseniz zaten hep ellerinde... İzmirli seçmenin galiba öncelikleri "hizmet" değil. Geçen gün İzmirli Taliban'dan Korkan Kadınlar Derneği, İzmir Marşı eşliğinde soyunmuşlar.
Muttali olunca, "İyi ki Engin Özkoç, kadın değil" dedim.
Umarım aklına karpuz kabuğu düşürmedim! Erdoğan'ı protesto ediyorum diye soyunmaya kalkışmasın. Aman diyeyim, Türkiye bu çirkinliği kaldıramaz!
Gerçi böylesi bir durumda Gürkan Hacır ve Barış Yarkadaş dostlarımız çok eğlenirdi, köftehorlar.
Birkaç gün evvel bir televizyon programı için Burhaniye'ye götürmüşler bunu.
İzlemeye doyamadım... Gürkan Hacır, canlı yayın konuğu olarak Engin Özkoç'u anons ediyor, izleyicilerden alkış yükselince de gülerek "Sizi çok seviyorlar, niye Engin Bey?" diye soruyor.
Engin Özkoç assolist edalarında mikrofonu alıp "Ben de onları çok seviyorum" diyor, "Beni siz var ettiniz" dercesine.
Barış Yarkadaş ağzı kulaklarında, "Engin Abi, beni de seviyor musun?" deyince kahkahalar yükseliyor.
Engin Özkoç ne diyeceğini şaşırmış, "Hayır... Şey..." diye geveliyor. Barış, "Hayır dedi..." diyerek kahkahayı patlatıyor.
Nasıl da keyifli hınzır.
Engin Özkoç'un kıymetini bilin, bol bol sevin dostlarım, bizim elimizin altında hiçbir zaman böyle biri olmadı. (Can arkadaşım Ahmet'le ekmeğimizi taştan çıkarırdık adeta...)
***
Bence AK Parti de Engin Özkoç'un kıymetini bilmeli.
Çünkü kendinin farkında olmadığı için CHP'nin sırlarını faş ediyor. Mesela, söz konusu televizyon programında, "Tekrar güçlü parlamenter sistemi, başka bir egemen gücün müdahalesine asla gerek kalmadan, sandıkta, milletimizle beraber inşa etmeliyiz..." dedi.
Bu öyle sosyal medyadan tepki göstermekle geçiştirilecek söz değildir. Unutmayın, Engin Özkoç kendinin farkında değil ama sonuçta CHP Grup Başkanvekili.
Demek ki bu saftır anlamaz düşüncesiyle birileri yanında konuşmuş...
Hangi gücün ihtiyacını gidermek için iktidara geleceksiniz Engin Bey? Kimlere, hangi egemen güçlere vekâlet edeceksiniz?