Marquis de Sade söylemişti galiba, "Cezasız kalan suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur..."
Gerçekten öyle.
Halkı kin ve nefrete sevk etmek için son günlerde seri üretime geçen bu algı operatörleri... Toplumsal barışı dinamitleyen bu yalancı müptezeller...
Hak ettikleri cezaya çarptırılsalardı bu kadar tozutabilirler miydi?
Şu hale bakın:
Bir yandan orman yangınlarıyla baş etmeye çalışırken, bir yandan da bunların çıkarmaya çalıştıkları "toplumsal yangına" engel olmak için yırtınıyoruz!
Bakınız...
"Toplumsal yangının" ilk aşaması kaostur, bir sonraki aşamayı telaffuz etmek bile istemem!..
Orman yangınları üzerinden demokratik sivil iktidarı iş yapamaz hale getirmek için yapmayacakları şey yok!
Her şeyi araçsallaştırmakta zaten üzerlerine yok!.. En masum sayılacak "yardım" çağrılarını bile.
Sosyal medya ağları hakkında yaptığı analizlerle bilinen İngiliz akademisyen Dr. Marc Owen Jones, "HelpTurkey" etiketiyle yapılan paylaşımların yüzde 71'inin sahte hesaplar üzerinden yaygınlaştırıldığını tespit ettiğini açıkladı.
Mahut kampanya neden mi tasarlandı?
Biz söyleyince inanmıyorlar. İyisi mi, Dr. Marc Owen Jones'ın Aydınlık'a verdiği cevaptan nakledelim: "Türkiye'yi zayıf göstermek, Türkiye'nin bu sorunla mücadele etmek için kaynak eksikliğinden bahsetmek, Türk hükümetini beceriksiz göstermek, ayrıca panik ortamı yaratmak ve mevcut hükümetin komşularıyla zayıf ilişkilerle popüler görünmemesine yardımcı olmak için tasarlandı... Bu ülke içinde iç çatışmalara yol açabilir..."
Hâlâ meseleyi anlamamakta ısrar edenlere veya "Yardım istemenin nesi yanlış?" diyenlere ne söylenebilir bilemiyorum.
Benim bildiğim şudur:
Halkın bir kısmının diğer bir kısmına düşmanlık etmesi için habire kin ve nefret pompalayan fonlu medyaları eşliğinde her fay hattına benzin döken "bozguncular" son günlerde topyekûn harekete geçti.
"Memleket ne hale geldi?!.." diye başlayıp "Yandık - bittik!" diye sürdürdükleri yaygarayı heyulaya dönüştürdüler.
"Hak yok, hukuk yok, adalet yok!" propagandasıyla "güvensizlik" algısını yerleştirmek için hiçbir ölçü, hiçbir izan gözetmiyorlar.
İnsafları yok, sınırları yok
Malumunuz, geçenlerde 22 yaşında olduğunu söyleyen Ecem Güçlük adıyla paylaşım yapan bir eleman, Sarıyer'de 4 kişinin kendisine tecavüz ettiğini "ayrıntısıyla" anlattığı tweet'inde "zanlıların" serbest bırakıldığını söylemişti.
Oysa ne böyle bir dava ne de zanlılar vardı. İşin garibi Ecem Güçlük denen biri de yoktu. Daha da garibi söz konusu paylaşımı yapanın kadın değil erkek olduğu ortaya çıktı.
Gelgelelim, gerçek ortaya çıkana değin bu yalanı 35 milyonu aşkın insan evladına bir güzel yedirmişlerdi.
Demem o ki, yalancıların cesaretini kıracak önlemler behemehal alınmalı.
Yoksa böyle giderse maazallah "toplumsal yangın" çıkar. Şu ana kadar çıkmadıysa da bu aziz milletin sağduyusu sayesindedir.
Biraz da Allah'ın yardımıyla tabii.
Düşünsenize Can Ataklı, Barış Yarkadaş veya Özgür Demirtaş kadın olsaydı neler olurdu! Mahallede iç savaş bile çıkardı. Kadınların beyanı esastır ya, o bakımdan.
Diyeceksiniz ki bunların Ayşenur Arslan veya Sedef Kabaş gibi kadın versiyonları var.
Öyle ama bana sorarsanız onların yerini tutamazlar!..