İcra makamındaysanız haklı veya haksız eleştirilerin muhatabı olmanızda şaşacak bir şey yoktur.
Yapılacak şey bellidir:
Haksız eleştiriler şayet "organize kötülük" mamulü değilse takılıp kalmamalı, haklı eleştirilerden de kimden gelirse gelsin azami derecede istifade etmeli.
Bu iş bilmezlik değil, "ortak akla" değer vermektir.
Hep söylüyorum; tekrarlayayım: Eleştirinin olmadığı yerde, "yozlaşma" başlar. Yanlışa yanlış demezseniz, "pazarlama elemanına" dönüşürsünüz de haberiniz olmaz!
Siyasi geleneğimizde eleştirileri dikkate almak çokluk "zafiyet" olarak değerlendirilir.
"zafiyet" olarak değerlendirilir. İktidarın herhangi bir icraatının hakkını teslim etmek de öyle.
CHP'li Engin Altay, "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bunu takdir edecek halimiz yok" demişti.
***
Herkes övgü ister, kimse yergi istemez. Halbuki övgü en büyük tuzaktır. Onun için kişiyi yüzüne karşı övmek kerih görülmüştür.
Beklentiye matuf övgü, yıpratma maksatlı yergiden daha zehirlidir.
Değerli olan, istifade edebileceğimiz eleştiri veya tenkit, yani değerlendirmedir.
Gelgelelim...
Eleştiri keyfiyet ister. Mesela, yalana doymayan Engin Özkoç'un harcı değildir. "Doğada hiçbir şey boşa yaratılmamıştır" diskuru gereğince Özkoç'tan da ibret almak suretiyle istifade etmek mümkün olabilirdi. Fakat "organize kötülüğün" sıradan bir elemanı olarak "hizmet" veriyor.
"Organize kötülük" dediğim, seçilmiş demokratik iktidarı iş yapamaz hale getirmek için ekonomiden sağlık sistemine, terörle mücadeleden dış politikaya kadar her konuda "bozgunculuk" yapmaktır.
"PYD bize mi saldıracak?" gibi lakırdılarla kuşku yaratmak suretiyle Mehmetçiği adeta sırtından hançerlemediler mi? Dış yatırımcıya "Türkiye'ye yatırım yapmayın" çağrısı yapmadılar mı?
Yetmezmiş gibi "yaşam tarzı" üzerinden topluma kin ve nefret pompalamak için her çeşit "üretime" girişmediler mi?
"İçki yasağı" heyulasıyla yapmaya çalıştıkları bunun son örneği.
Siz istediğiniz kadar İngiltere'den girip Rusya'dan çıkarak bir yığın örnekle bunun tam kapanma dolayımında pandemiyle ilişkisini anlatın, ne fayda!
Algı çoktan yerleştirilmiştir.
İşin tuhafı...
"İçki yasaklanıyor / laiklik elden gidiyor" diyen endişeli modernler ile "28 Şubat'tan daha beter / din elden gidiyor" diyen endişeli muhafazakârlar, Erdoğan karşıtlığında örtüşüyorlar!..
***
Önce spekülatif bir yalan haber, bir tweet marifetiyle dolaşıma sokuluyor. Haliyle çok etkileşim alıyor. Sonra hiç etkileşim almayan bir başka tweet'le güya bu yalan tashih ediliyor. Böylece hakkaniyet ve gerçeklik konusunda duyarlı oldukları algısına çalışıyorlar. Ama yalan haberi de silmiyorlar...
Küresel sistem yandaşı yazarçizerlerin sıklıkla başvurdukları bu çakallık, ajans taktiklerinden sadece biri.
Demem o ki, her türlü şeytani yöntemi devreye sokmakta mahir ajansın varlığını unutmayacak, tuzağına düşmeyeceksiniz.
Diyelim ki hiç olmadık bir meydanda trafiği de aksatacak şekilde Halk Ekmek mi dağıtmaya başladılar, asla engel olmayacaksınız. Usulsüz de olsalar, ses çıkarmayacaksınız. Bileceksiniz ki ajans zaten engel olmanızı umarak bu faaliyeti organize etmiştir.
Dolandırdığı mahalleliden kaçacak yeri kalmayınca namaza duran Aziz Nesin'in Zübükzâde İbraam Bey'in namazı neyse, bunların ekmeği de odur.
Alnı secdeye gitmeyen Zübük, namaz kılarken kendisine ilişirlerse "Yetişin ey ehli iman, namaz kıldırmıyor bu dinsiz imansızlar" diye yaygara kopartacaktı.
Bunlar da sizin için halka ekmek dağıtılmasına engel oluyorlar propagandası yapmadılar mı?
Yapmanız gereken şudur:
Madem daha evvel Halk Ekmek'in bakkallarda satılmasını bizzat önerdiğiniz halde uygulamadılar, öncelikle bunu halka anlatacaksınız. Ekmeğin herkese ulaşmasına nasıl engel olduklarını göstereceksiniz.
Karşınızda profesyonel algı operatörleri var. Ona göre önlem alacaksınız, başka çaresi yok.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz