Son günlerde "eski deliklerden yeni bakışlar" arzı endam etmeye başladı. Lakin "yeni" olan "ifade" biçimi. Yoksa "delik" de aynı kafa da!
Eskiden dillerinden düşürmedikleri "irtica" yerine sadece "tarikat ve cemaat" demeye başladılar.
Sizin anlayacağınız, zarf değişmiş fakat mazruf aynı.
Dediklerinin hülasası şu: Tarikat veya dini cemaat mensupları yargıda ve TSK'da cirit atıyorlar!
Ne yapıyorlarmış peki?
Mesela, bir "tarikatçı asker" yeşil takkeyle namaz kılmış, bir başka "tarikatçı" da sarık takarak cemaatle namaz kılmış. (Muhalif bir köşe yazarı arkadaşımızın birkaç gün evvelki müthiş "ifşası" bu!)
Bir başkası da bir televizyon kanalında Harp Okulları'nda Atatürk İlke ve İnkılapları dersinin kaldırıldığını söyledi. Gerçi daha sonra bunun yalan olduğu belgeyle kanıtlandı ama algı çoktan yerleşti.
Algı şu: Atatürk İlke ve İnkılaplarına kapalı ama tarikatlara açık bir TSK inşa ediliyor!
Bundan daha korkunç fitne olabilir mi?
"S-400'leri almakta acele ettik" dediği için beni daha önce hayal kırıklığına uğratan emekli Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok'un CHP'nin Halk TV adlı kanalında mahut koroya katılmasına çok üzüldüm.
İster istemez, RAND Corporation'ın geçen yıl Pentagon için hazırladığı o hacimli raporu hatırladım.
Türkiye'nin tekrar ABD yörüngesine oturması için kesin çare olarak "askeri müdahalenin" işaret edildiği söz konusu raporda askeri okulların müfredatından muhalefetin konsolide edilmesine kadar birçok konuya değinilmişti.
En ilginci de şu:
Rapora göre Başkan Erdoğan, S-400'leri almakla Türkiye'yi ABD yörüngesinden çıkarmakla kalmıyor, böylece demokrasiyi de bitirmiş oluyordu.
***
Yanlış anlaşılmasın: Hiçbir devlet kurumunda hiçbir tarikat veya cemaatin "otonom yapı" kurmasına izin verilemez.***
Çok sinsi bir mekanizma var.
FETÖ her fırsatta Erdoğan ve AK Parti iktidarının bugün kendilerini tasfiye ettiği gibi tüm cemaat ve tarikatları da tasfiye edeceğini fasılasız bir şekilde muhafazakâr mahallede propaganda ediyor.
Seküler muhalifler de "endişeli modernlerin mahallesinde" Erdoğan ve AK Parti'nin tüm cemaat ve tarikatlara devletin en hassas kurumlarını açtığını söylüyor.
FETÖ ve kalplerinde hastalık bulunan malum eşhas, Sayın Erdoğan ve AK Parti'nin artık "Kemalist" olduğunu sinsi bir şekilde muhafazakâr kesime zerk etmeye çalışırken, seküler muhalifler de Atatürk ve laiklik düşmanı olduğunu ve şeriatı getirmeye çalıştığını sağda solda yazıyor, anlatıyorlar.
İşin tuhaf yanı şu:
"Dini cemaat ve tarikatlara baskı var" tezviriyle dindar çevrelere "28 Şubat'tan daha beter!" yaygarası yapan nevzuhur muhafazakârlarla bu "seküler muhalifler" Erdoğan karşıtlığında örtüşüyorlar.
Nasıl bir proje, nasıl bir ittifaktır bu?
Biden ittifakı mı desem, yıkım ittifakı mı bilmem ki.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz