Cumhurbaşkanımız Erdoğan ilk günden manzarayı görmüş, "Ermenistan'ın boyunu aşan bir teşebbüs" demişti.
Ermenistan Başbakanı Paşinyan bu işte "taşeron"dan başka bir şey değildi.
Azerbaycan'ın sivil yerleşim alanlarına durduk yere saldırmanın Ermenistan'a hiçbir yararı yoktu.
Dış destek olmaksızın her iki ülkenin savaşından Azerbaycan'ın galip çıkacağı tartışılmaz bir gerçeklikti.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz.
Paşinyan'ın ilişki kurduğu Batılı malum güçlerin Rusya - Türkiye ilişkisinden rahatsız oldukları herkesin malumuydu.
Doğu Akdeniz'deki durum bu rahatsızlığı daha da artırmıştı.
Paşinyan'ı Azerbaycan'a saldırtmakla Rusya-Türkiye ilişkisinin tarumar olacağını düşünmüşlerdi.
Rus uçağının düşürülmesi ve Karlov cinayeti sınavlarını Erdoğan ve Putin başarıyla aşmıştı; lakin bu seferki sınav çok zordu.
"Müttefik hukukuna" zarar vermeden bu sınavdan nasıl çıkacaklardı?
Her iki lider de "oyunun" farkındaydı.
Fakat...
Kimi zaman "oyunun" farkında olmanın "sürüklenmeye" engel olmadığını da tarih bize göstermişti.
Putin, Paşinyan'ın Batı'yla kurduğu ilişkiden rahatsız olsa da Ermenistan'a hepten bigane kalamazdı. Üsleri ve askerleri, dahası güvenlik anlaşması vardı.
Türkiye de Azerbaycan'a kayıtsız kalamazdı.
Her şeyden evvel, Boraltan Köprüsü dramını yaşatanların, yani, "gardaşlarını" idama teslim edenlerin Türkiye'si artık yoktu. Özde de "iki devlet tek millet" diskuruna inanan Erdoğan'ın başkanlık ettiği Türkiye vardı.
Bu durumda, ne olacak / nasıl olacaktı da Ermenistan - Azerbaycan çatışmasında Rusya ve Türkiye karşı karşıya gelmeyecekti?
Bu sınav başarıyla geçildiği takdirde müttefiklik ilişkisi çok daha sağlam bir aşamaya ulaşacaktı.
İlk günlerde müstevlilerin nüfuz casusları coşmuştu. Rusya'nın tarih boyunca bize yaptığı fenalıklardan girmiş, İran'dan çıkmışlardı.
Evet, İran'dan. Zira, Astana sürecini başaran ülkelerden biri de İran'dı ve zaten çoktan hedefteydi.
Perslerin bizi hep sırtımızdan hançerlediği söylemi anında tedavüle sokuldu.
Bunların kavline göre, İran'ın Ermenistan'a silah yardımı yapmasının başka da bir izahı yoktu.
Bir kısım zevat da mezhep asabiyetini dile getirmeye çalıştı ama Azerbaycan nüfusunun çoğunluğunun Şii olması burdan "randıman" almalarına engel oldu.
Haliyle, İran'daki Azerbaycan Türkleri'nin protesto gösterilerinin coşkusuyla yetinmek zorunda kaldılar.
Uzun lafın kısası...
Batılı güçlerin Paşinyan'ı fiştekleyerek yaptırdıkları malum hamle sonucunda hem Rusya - Türkiye ilişkisi bozulacak hem de İran paramparça olacaktı.
Bekledikleri olmadı...
İran, Ermenistan'a silah yardımı yapmadığını açıklamakla kalmadı, "Karabağ Azerbaycan toprağıdır" dedi.
En son olarak da Aliyev, "İran'ın güvenliği Azerbaycan'ın güvenliğidir" diyerek bir taşla kuş sürüsü vurmayı hedefleyenlerin hevesini kursağına tıkadı.
Putin de Paşinyan'a yüz vermedi. Ermenistan diasporasının iğvasına da kanmadı. "Çatışmalar Ermenistan toprağında yapılmıyor" ifadesiyle tavrını net bir şekilde ortaya koydu.
Paşinyan da mecburen geri adım atmak zorunda kalarak, "Eğer sorun çözülecekse Ermenistan Karabağ'ın bağımsızlığını tanımaya hazırdır" dedi.
Sonuç mu?
Rusya ile Türkiye çok çok zor bir sınavı daha aşmanın eşiğinde, daha ne olsun.