İnfialle karşılanan Bodrum'a gitme niyetini, "Elazığ depreminde yardımlar yerine ulaşıyor mu diye nasıl kontrol etmeye gittimse şimdi de ücretsiz maskeler vatandaşlara ulaşıyor mu diye gideceğim..." şeklindeki açıklaması haziruna derin bir 'oh' çektirmişti.
Fakat...
Sözcü boşta bulunmuş, "Zaten Bodrum'da da kayak merkezi yok!" deyivermişti.
İçlerinden biri kıkırdadı, diğerleri gülmemek için kendilerini zor tuttu.
"Çok üzülüyorum!" diyerek ayağa kalktı, kimsenin yüzüne bakmadan "Toplantı bitmiştir" dedi ve çıktı.
O çıkar çıkmaz da kahkahalar yükseldi.
Sözcü ardından seğirtip odasına girdi. "Özür dilerim. Ben öyle demek istememiştim!" dedi, "İzniniz olursa ben eve geçiyorum efendim..."
Burnundan soluyarak, "Yahu geç, nereye geçiyorsan geç" dedi, "Benden uzak dur be, bizi bitirdin be!"
"Böyle Kolpaçino replikli imaları hak etmiyorum efendim. Hem siz de bana toplantıda çok ağır konuştunuz..."
"Ne dedim de ağrına gitti?"
"Başka yalan bulamadın mı dediniz..."
"Evet dedim; 3 kişinin bindiği otobüse 47 kişi bindi nedir? Sabah akşam görüntü istiyorlar, verebildin mi? Veremezsin çünkü yok..."
"Ama siz de olmayan görüntüleri izlerken 'kanım dondu' dediniz."
"Ben seni kurtarmak için yalan söylemek zorunda kaldım."
"Ben sizi kurtarmak için yalan söyledim, biliyorsunuz. Sefer sayısı artırılması gerekirken hatlar iptal edilip otobüsler garajda bekletilince haliyle salgına davetiye çıkartacak manzaralar oluştu..."
"Sokağa çıkma yasağı ilan edilemeyince, mecbur kaldım, ne yapayım?!"
Sözcünün telefonu çaldı. "Portakal arıyor" diyerek telefonu açtı. "Alo... Ne?...Tamam, tamam söylerim... Anladım, tamam..." dedi.
"Ne diyor?"
"Toplantıda konuşulanlar kulağına gitmiş. Ben sizi kurtarmak için yeterince yalan söylüyorum siz boşuna birbirinizi üzmeyin dedi."
"Hangi ara kulağına gitti? Toplantı salonuna böcek mi koymuş bu?!"
"Bir de şey diyor. Cumhurbaşkanı onu mahkemeye vermiş ya siz de benim için bir şeyler yaparsınız artık diyor. Biraz kinayeli tabi."
"Haklı adam. Ne zaman sıkışsak imdadımıza yetişti. Ne yapsam? Tiktok mu çeksem?!"
"Onu Davutoğlu çekti efendim."
"Ne çekti o?"
"Arabanın tekerleğinden bir kediyi alıp mama verdi. Kedileri sevdi işte."
"Ben de severim..."
"Kimi Davutoğlu'nu mu?"
"Kedileri..."
"Efendim kedileri sevmenin Portakal'a bir faydası olacağını düşünmüyorum..."
"Ben şu an Portakal'ı değil tamamen kendimi düşünerek söyledim. Gündemden düşmememiz lazım. Atatürk Havaalanı'nın sahra hastanesine dönüştürülmesi fikrinin 27 Mart'ta bizden çıktığını herkese yayalım..."
"Fatih Altaylı ben 1 ay kadar önce önerdim deyip sahip çıkıyor. Berhan Şimşek de 23 gün önce ben önerdim dedi. Anlayacağınız bu fikri de piç ettiler efendim..."
"Neyi paylaşamıyorlar. Sanki havaalanını onlar yapmışlar. Ara konuş onlarla iddialarından vazgeçsinler."
"Aradım efendim. Berhan Bey, ben tükürdüğüm sözü yalamam diyor."
"Fatih?.."
"Yalarım, dedi, yani pardon, silerim dedi. Ama baş başa konuşmamız lazım diyor."
"Bunun baş başa konuşulacak nesi var. Bi saniye ben ararım şimdi onu."
"Aman efendim hiç gerek yok, ben arardım ya..."
Sözcüsüne kuşkuyla baktı sonra da Fatih Altaylı'nın numarasını çevirdi.
"Alo Fatih. Bizimki seni aradı mı?.. Aramadı mı? Tamam... Yok bi şey.. Birazdan arayacağım seni.. Görüşürüz."
Sözcüsüne döndü. "Beni kimse aramadı" diyor.
"Ona mı inanıyorsunuz sözcünüze mi efendim. Anladım ben bugün ne desem yaranamayacağım. Ben eve gidiyorum efendim..."
Çok üzülmüştü. Sesi öfkeden titriyordu. "Yahu geç, nereye geçiyorsan geç" dedi, "Benden uzak dur be, bizi bitirdin be!"