Bir aralar bunlar tasnif edilmiş, "tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet" falan denilmişti.
"Tavanları" malumunuz yurt dışında.
"Ortası" yani ticaretle iştigal eden esnaf takımı da nihayetinde tavanı "ihanet" olan örgütün ortası.
Ekstradan iştigal ettikleri ticaretten "şeref" telakkisini de temellük etmişlerdir.
Hazreti Peygamber "devrim" yapınca Kureyş'ten kaçmak zorunda kalan ünlü tacir Ebu Süfyan'a "neden kaçıyorsun, senin şerefin nerde" diye sorulduğunda, "Benim şerefim develerimin sırtında" demişti.
Demem o ki, FETÖ'nün "ortasını" konuşmaya hiç lüzum yok.
Gelelim "ibadetle" meşgul denilen tabanlarına. (Buradaki "ibadet" kavramı terminolojik veya ıstilahi anlamda değil geleneksel anlamdadır.)
"İbadetle meşgul" denlince her şeyden habersiz, saf, masum algısı oluşuyor.
Peki bunlar gerçekten masum mu?
Öncelikle şu kıymet hükmümüzü söyleyelim: Her şeyden habersiz olanın "ibadetinden" de hiçbir şey olmaz.
Mesela, vatanını müstevliler işgal ederken elinle olmadı dilinle, dilin ile olmadı kalbinle işgale karşı çıkmazsan iman etmiş sayılmazsın.
"Vatanımın işgal edildiğini anlayamadım ben onu tiyatro zannetmiştim..." demen seni asla masum kılmaz.
İmdi soralım: 15 Temmuz'daki işgal girişiminde onca insanın şehit düşmesi, onca insanın yetim ve öksüz kalması sonucunda örgütün "ibadetle" meşgul olduğu ifade edilen tabanı ne yaptı?
Eşiyle çocuğuyla vedalaşıp çıplak elleriyle tanklara direnen, savaş uçaklarına göğüslerini geren onca insanın feryadıyla irkilip kendilerini sorgulamaya mı başladılar?
Vicdan azabı mı çektiler, biz bu örgütte nasıl yer aldık diye dizlerini dövüp gözlerinden kanlı yaşlar mı akıttılar?
Madem bizi kandırıp kullandılar, dünyamızı yıkıp ahiretimizi kararttılar, bundan sonra ölene kadar Fetullah'la ve örgütüyle mücadele edeceğiz mi dediler?
Kaç zamandır bu sorunun cevabını arıyorum.
Bu konuda maalesef hiçbir saha çalışmasına rastlamadım. Ben de naçar kendi çapımda sordum soruşturdum, öğrenmeye çalıştım.
Öğrendiklerimin hülasası şu: FETÖ'nün ibadetle meşgul olduğu söylenen tabanı istisnaları hariç tutacak olursak hiç esnemedi, lök gibi duruyor.
Bunu çok çarpıcı örneklerle başka zaman anlatacağım; şimdilik şu soruyu soralım:
Nasıl oluyor da onca olan bitenden sonra hiç etkilenmiyorlar?
Hâlâ gözlerine baktıkları "tavanları" onlara, "yandaş" tesmiye edilen kanalları "izlemeyin", gazetelerini yazarlarını zinhar "okumayın" diyorlar.
Bir de tavanlarının ürettikleri yalanları da menkıbeleri de hiç sorgulamadan kabul ediyorlar.
Hadi mahut FETÖ tabanı adeta hipnoz edilmiş, "dine karşı dinle" uyuşturulmuş bir güruhtur diyelim.
Ya "fikri hür, vicdanı hür" denilen "Atatürkçülere" ne oluyor?
Nasıl oluyor da CHP esnafı ve CHP yandaşı yazarçizerler tarafından adeta FETÖ tabanı muamelesi gördüklerini fark edemiyorlar?
FETÖ tabanını nasıl kandırıp güdüyorsa bunlar da Amerikan kanalı FOX TV'nin zıpçıktı Atatürkçülerini öyle güdüyorlar.
"Yandaş" tesmiye ettikleri her şeye kulaklarını tıkamalarını ve ürettikleri her yalanı da tüketmelerini istiyorlar.
Mehmetçiğin katili PKK'nın siyasi kanadı HDP belediyesinin duvara astığı Atatürk posterini Türkiye Cumhuriyeti valisinin indirdiği yalanını bile servise soktular.
"Atatürkçüleri" PKK'nın siyasi kanadına "yandaş" yapmaya çalışmanın en şeytani yoludur bu.
Atatürk'ü koruma kanunu var...
Peki Atatürkçüleri, müstevlilerin projesine taş taşıyan bu algı operatörlerinden kim koruyacak?