Akdeniz'e ayağınızı sokamazsınız demeye getirdikleri bir dönemde Doğu Akdeniz'e gemilerimizi soktuk.
Hava savunma sistemi alamazsınız, alırsanız da ekonominizi yerle yeksan ederiz yollu tehdit ettikleri dönemde S-400'leri aldık.
Binlerce TIR silah yardımı yaptıkları terör örgütüyle Suriye'nin kuzeyinde "İkinci İsrail'i" inşa etmeye çalıştıkları bir dönemde (her türlü tehdide rağmen) "güvenli bölge" konusunda koşullarımızdan vazgeçmedik.
Hülasa, sözde değil özde bağımsızlık yolunda müstevlilerin kuşatmasını yardığımız bir dönemden geçtik.
Lakin, aynı dönemde Kazdağları'nı tartışmaya icbar edildik.
İşin garibi, her fırsatta "Bor madenlerimiz, altın madenlerimiz var, neden çıkartmıyoruz" diyen Natotürkçüler de AB'nin fonladığı örgütlerin peşine takılmayı marifet bildiler.
Daha da garibi, söz konusu tartışmaya neden olan bölgenin Kazdağları'nda değil, Çanakkale Kirazlı'da olduğu ortaya çıktı.
Orman ağaç diye "duyar kasanların" Kazdağları'nda villaları olduğu medyaya yansıdı.
Muhalif güruh bunların hiçbirini görmedi, görmek istemedi.
Bir yandan müstevlilerin fonladığı dernekler, bir yandan sosyal medya algı operatörleri, bir yandan da Amerikan kanalı FOX TV'nin akıl almaz manipülasyonları gözlerine adeta perde indirdi.
Zaten gerçeklerle alakaları Platon'un "Mağaradakiler"i kadar.
Bunlara neyi nasıl anlatacağız, bilemiyorum. Tastamam patolojik bir durumla karşı karşıyayız.
Geçenlerde, Beşiktaş'tan Avcılar'a kadar İstanbul'a musallat olan sinekleri "Haşarat-ı kazurat" başlıklı yazımda anlatmış ve aynı dertten mustarip CHP'li bir dostumun şöyle dediğini nakletmiştim: "Bu sinekleri akepe gizli bir bataklıkta üretip İstanbul'a salıyor. İstanbul'u kaybettiler ya, seçmeni cezalandırmak istiyorlar..."
Bundan daha ahmakça ne olabilir derken İzmir'den yazan CHP'li bir okurum, "İmamoğlu sinekleri onlar, korkmayın bi şey yapmazlar" dedi.
Şaka yapıyor sandım.
Lakin, devamında, "İmamoğlu kazandı diye köprü onarımı yapıp trafiği felç eden siz değil misiniz?" cümlesini okuyunca şaka yapmadığını anladım.
Bunlardan artık her şey beklenir. Muharrem İnce'nin gündüz gözüyle kaçırıldığını iddia eden bunlar değil miydi?
Hey kurban olduğum Allah bunlar hangi şizo bataklığında üretiliyorlar!
O değil de sinek derdimiz artarak devam ediyor. İstanbul Belediyesi'nden ne bir açıklama ne de bir ilaçlama var. (Daha geçen gün Maslak'ta kurguyu miksajı bırakıp sinek avlama peşine düştük.)
Kaşıntıdan yara bere içinde kalan çocuklar, bir şey yap baba deyince, "Tamam" dedim, "Kanada Büyükelçisi Sayın Chris Cooter'ı arayacağım."
Ne alakası var dercesine hayretle yüzüme baktılar.
"Ne bakıyorsunuz," dedim, "CHP'nin İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu Kazdağları için endişelenip Kanada Büyükelçisi'ni arayınca oluyor da ben arayınca neden olmasın?!"
Şayet Kanada Büyükelçisi sinekler için beni değil İstanbul Belediye Başkanı'nı aramanız gerekir derse ağzının payını verecektim:
"Kazdağları için arayan İmamoğlu'na da Orman Bakanı'nızı veya Maden Mühendisleri Odası'nı ara dediniz mi?..."