Delillerin toplanmasından savunma hakkına kadar adalet önünde herkes eşittir. İster vatan haini olsun ister terörist, fark etmez.
Senin adaletin benim adaletim olmaz.
Adaletin kılıcı milim sapmayacak; kurunun yanında yaş da yanmayacak.
Adli kontrolün de bir ölçüsü olacak.
Bekle babam bekle, olmaz...
Gelgelelim, FETÖ yargıyı tastamam ele geçirdiği, güvenlik güçleriyle birlikte delil üretip marangoz yargı imamlarının direktifiyle insanların hayatlarını kararttığı dönemde ağzını açmayanların bugünlerde, matine-suare "hukukun üstünlüğünden" dem vurmaya da hakkı yoktur.
Adalet talep etmek başka, Türk adaletini itibarsızlaştırmak için kara propaganda yapmak başka!
Bir de şu var:
Hem yargıcın gözü bağlı olacak, yargılama esnasında herkese eşit nazarla bakacak, iktidardan bağımsız olacak diyeceksiniz, hem de bazı insanlar için yargıcın gözünün bağını açmasını isteyeceksiniz.
Kavala üzerinden yapılan harici ve dahili topyekûn baskıların alayı bundan ibarettir.
AP Türkiye raportörü Kati Piri'den silah tüccarı AP üyesi Schaake'ye, Elaman Özkök'ten ünlü iktisatçı Prof. Daron Acemoğlu'na kadar birçok insan evladı Kavala konusunda çok özel "hassasiyet" geliştirdi.
Hatta, Prof. Acemoğlu ekonomimize çözüm önerisi sadedinde, "Osman Kavala gibi siyasî mahkûmlar serbest bırakılsın" demişti.
Fakir de bu köşecikte, Mirzabeyoğlu düşüncelerinden ötürü 16 yıl mahpus damında çürütülürken "ekonomi tıkırında" ama Kavala içerde yatınca krizde! Neyin ekonomisi bu?.." diye sormuştum.
Kavala (nam-ı diğer Kızıl Soros) da "hassasiyet" geliştirilmeyecek insan değil tabii.
Hatırlarsanız, Sırrı Süreyya Önder vasıtasıyla Öcalan'a "selam" göndermiş, Öcalan da "üçüncü taraf" mesabesindeki bu "selama" kayıtsız kalamamıştı.
Hem Akşener'i hem HDP'yi destekleyen...
Hem 1998'de F-16 modernizasyonunun ihalesini alıp hem de bu uçakların hedefindeki terör örgütünün liderine çok tuhaf "selamlar" gönderen bir şahsiyetten söz ediyoruz.
Haliyle mezkûr "hassasiyeti" anlamak zor değil.
Zor olan, bu "hassasiyeti" paylaşan AKP'li kimi fırıldakların yanı sıra malum eşhastır.
Demirtaş konusunda da durum farklı değildir.
Efendim; AİHM kararları bizi bağlar.
Evet, bağlar da, nereye kadar bağlar?
Bunu da mı sormayalım?
AİHM (konjonktür müsait olsaydı da) Öcalan'ın başvurusunu da aynı şekilde karara bağlasaydı ne olacaktı?
Efendim?
Tamam, bu soru zor oldu. Hadi kolayını soralım:
Demirtaş'tan çok daha fazla tutuklu yargılanan Balyoz kumpası mağdurlarının başvurusunu kabul etmeyerek, "Tutuklama süresi normal, tutuklamalar da keyfi değil" kararını veren aynı AİHM değil mi?