Walter Benjamin kapitalizmin şimdiye değin gelmiş geçmiş en vahşi, en acımasız ve en akıldışı din olduğunu söyler.
Evet, böyledir.
Kendine göre papazları, kardinalleri, konsilleri olan bir dindir.
Giorgio Agamben'in dediği gibi, "tanrı ölmedi, paraya dönüştü" sadece.
Bu tanrının önünde fasılasız eğilmezseniz, huşu içinde ayin yapmazsanız gazabını üzerinize çekersiniz.
Mesela...
Kapitalizmin sınırlarını herhangi bir şekilde zorlayacak olursanız, konsil mesabesindeki "Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşları" önce notunuzu kırar, sınırlara çekilmezseniz de aforoz eder.
Aforoz etmeden önceki son uyarının adı, ekonomik krizdir.
Aslında ekonomik kriz kapitalizminin doğal sonucu, hatta, eskilerin ifadesiyle mütemmim cüzüdür.
Agamben bu krizin, "itaat etmelisiniz" anlamına geldiğini söyler.
Yerden göğe kadar haklıdır.
Kapitalizmin tanrısı faizsiz yapamaz. Bu konuda "günahkârlık" yapanı da zinhar affetmez.
Yani, arpasını kesenin ümüğünü sıkar.
Tuhaf olan şu:
Bizim solcularımız, sosyalistlerimiz bu "tanrıya" isyan edeceklerine, bu "tanrının" kendine "itaat etmeyenleri" hizaya çekme zamazingosu olan "ekonomik krize" adeta aşeriyorlar.
Dolar yükselince de coşuyor, cezbeye giriyorlar.
Hülasa, kapitalizmin tanrısı kurbanlar istiyor, bunlar havalara uçuyor. Sonra da "muhalifim" diye ortalıkta dolaşıyorlar.
Muharrem İnce'leri de böyle.
Yahu sen muhalifsin, sırtında yumurta küfesi mi var? Kapitalizm dinine karşı neden tek itiraz cümlen yok?