"İyi topçu ama devamlılığı yok" lakırdısı futbol yorumcularının vazgeçilmezlerindendir.
Kılıçdaroğlu bu tarz topçulara benziyor; hiç devamlılığı yok.
Uğrunda 4 tırnağını kaybettiği "FETÖ için adalet yürüyüşünde" tastamam gündeme oturmuştu.
Sonra öyle bir gündemden düştü ki, adeta yok oldu.
Bir gün siyasetten elini eteğini çekerse, Ciguli'nin "Çalgıcı Karısı Binnaz" şarkısı kadar bile hafızalarda kalmaz.
Hatta...
Gelecek kuşaklar, Nâzım Hikmet'in "İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu" eserinden mülhem "Kılıçdaroğlu Var mıydı, Yok muydu" yollu tartışmalar yapabilirler.
Bu haliyle, gidip gidip duran, vurdurmadan da çalışmayan aküsü bitik arabalara benziyor.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun hem devamlılığı yok hem de (mezkûr futbolcuların aksine) çok yeteneksiz bir siyasetçi.
Partisinin grup toplantısında dün yaptığı konuşma bunun en son örneği.
"Bütün kazançlarımız faiz lobisine gidiyor" dedi, iyi mi?
Gezi zekâlıların ayaklandığı dönemde, "faiz lobisi" kavramlaştırmasıyla dalga geçmeyene "yandaş" yaftası vuranların önde gidenlerinden biri de kendisi değil miydi?
Bir de, "Atatürk olmasaydı bizim minarelerimizden 5 vakit ezan okunur muydu?" dedi.
İsmet Paşa'nız, Gazi Paşa'nın yokluğunu fırsat bilmiş olacak ki, vefatının ardından tam 18 sene bu ülkenin minarelerinden ezan okunmadı. (O okunan "felah"sız şeyler ezan falan değildi.)
Aynı konuşmasında şunu da söyledi: "Şimdi bakıyoruz herkes Atatürkçü olmuş. Eyvallah, ne kadar güzel... Ama öyle lafla Atatürkçülük olmaz..."
Zaten...
Bu ülkede lafla Atatürkçü olmayan sadece 2 kişi var.
Biri Aydın Doğan'ın sakallısı diğeri de kendisi.
Biri "radikal İslamcılıktan" yola çıktı, Aydın Doğan'a garsonluğa "yükseldi."
Diğeri...
Kumpas marifetiyle elan hastanede yaşam savaşı veren Deniz Baykal'ın koltuğuna oturdu. (Yerinde olsam vicdan azabından uyuyamazdım, o nutuk irat ediyor.)