Yaratılış sürgit devam eder. Hem de bizim algılamaktan aciz olacağımız kadar kısa aralıklarla.
Bir varsın, bir yoksun. Bir ölür, bir dirilirsin.
Son derece hızlı bir şekilde çevrildiğinde ateş çemberine dönüşen ucu yanmış bir çubuk gibidir hayat.
Mademki doğduk bu çembere yazgılıyız; neylersiniz, mukadderat.
Dünya hayatı denen bu "oyunu" tahammül edilir kılandır zaman.
***
Zamanla da her şey değişir.
Tevekkeli dememiş
Herakleitos: "Değişmeyen tek şey değişimin kendisi."
Kaçarı yok bunun.
Fakir gibi nostalji müptelaları için "
ağır ölümden" başka bir şey değildir bu.
Dedik ya, elinizden bir şey gelmez.
En fazla, albümlere kaçarsınız, yaşanmışlıklara.
Yazık ki doğup büyüdüğünüz şehir de değişmiş; yollara mil gibi çekilmiş yollar anılarınızın yolunu kesmiştir.
Her şey değişmiştir. Dostlarınız, arkadaşlarınız, çevreniz...
Tanıyamazsınız.
Eh bu da normal.
"
Başkalaşım" olmasın yeter ki.
Nasıl mı?
Kafka marifeti
Samsa veya
Ionesco marifeti
"
Gergedanlaşma" mesela.
Bunlardan daha fenası da
bukalemunlaşmadır.
Eyvahlar olsun ki memleketimizde en sık rastlanan haldir.
Her yerdedirler. En çok da bürokrat takımında. Amirleri değiştikçe yüzükleri, bıyıkları otomatikman değişir.
Sinyalcidirler.
Uymayacakları arazi, girmeyecekleri şekil yoktur.
Her cins vardır aralarında. Tweet silerken yakalananlar. Dün "Şero" diye hakaret ettiği "liderin" komisyonuna başkan yazılanlar. "
Bir sabah kalktım ki 'muhalif' oldum abey" kıvamına evrilenler. İla ahir.
"
Evladım sen de mi?" yollu şaşarsınız.
Kürt düşmanıydın hani. Ya sen
Enverist değil miydin muhterem? Bacım, sen değil miydin, ana dilde eğitimin parçalanmak demek olduğunu hançeresini yırtarcasına haykıran.
Bu
milliyetçi muhterem ile
bu
ultra liberal hangi ara
Barzani üzerinden eşzamanlı
"
Bağımsız Kürdistan" güzellemesi
yapmaya
başladı?
Ah ulan "
yere yakın Asuman!"
Nasıl da alttan alta yürütüyorsun
"
virüs hareketini."
***
Bir de hiç değişmediği halde her araziye uyum gösterebilen "
acayib ül garaib" bir eleman var.
Bilim adamları, "
nasıl bir şeydir" diye incelese yeridir.
Hiç değişmedi; evet.
28 Şubat döneminde "
her şey hukuktan ibaret değil"
demişti. "
Demokrasi darbeyle de gelir" dedi 15
Temmuz'dan önce.
Bu aziz millet
15 Temmuz'da çıplak elleriyle tanklara karşı durmasaydı, özlemini duyduğu "
demokrasi" gelmiş olacaktı.
O günden bugüne birçok insan yerinden oldu, mahkûm oldu, eziyet çekti, mahpus damında çürüdü.
Maşallah her dönem dört ayak üstüne düştü eleman.
Şu sıralar nefsini domates kabuğuyla köreltmeye çalışıyor. Fırsatını bulursa "
Türban faciası" manşeti kotaracak
kadar hâlâ cevval.
Değişen hiçbir şey yok elemanda.
Kavrama yeteneği de aynı.
Hem de, "FETÖ'nün yargı ayağının kesintisiz PR'cısı" sözümü üzerine alınacak kadar.
Eh be "kardeşim" seninle ne alakası var.