Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO'nun yeni karargahının açılması ve bu fırsattan yararlanarak İttifak'a üye 28 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının buluşması nedeniyle Brüksel'e kısa ama programı yoğun bir ziyarette bulundu.
Ve gecenin ileri bir vaktinde İstanbul'a dönerken -her gezide olduğu gibi- kendisine eşlik eden genel yayın yönetmenleriyle bir araya gelip hem Brüksel temaslarını, hem de gündemi değerlendirdi. Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağzından 36 saatlik Brüksel gezisinin bilançosu.
TÜRKLER EV SAHİBİ: İlk toplantımızı Avrupalı Demokratlar Birliği ile yaptık.
1960'larda Avrupa'ya ilk geldiklerinde "Ne zaman döneceğiz" hesabını yapan vatandaşlarımız vardı. Vatandaşlarımıza "Artık burada misafir değil ev sahibisiniz.
Artık 100 bine yakın işadamımız var. Arkanızda Türkiye gibi güçlü bir devlet var" dedik.
FRANSA'YLA GÜNDEM TERÖR: Brüksel temaslarımızda Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Emmanuel Macron ile siyasi ekonomik ilişkilerimizin güçlendirilmesi noktasında neler yapmamız gerektiğini konuştuk.
Terörle mücadelede istihbarat paylaşımının üzerinde hassasiyetle durduk.
İslamofobi ve Müslüman karşıtlığıyla mücadelede kendilerinin de hassasiyetleri olduğunu bize ilettiler. Suriye krizinde Cenevre ve Astana süreçleri hakkında bilgilendirdik. Savunma sanayii alanında ne gibi işbirliği yapabiliriz, bunları konuştuk. AB ilişkilerine ivme kazandırılmasında desteklerini istedik.
MACRON POZİTİF: Macron pozitif bir enerji verdi. Bu enerjinin, gerek yatırımlarda, gerekse ticari ilişkilerde bizi iyi bir yere taşıyabileceğini düşünüyorum.
Mesela, Fransa-İtalya-Türkiye arasında savunma sanayii alanındaki işbirliğini hayata geçirmek, aramızda önemli bir bağ oluşmasına vesile olabilir.
YENİ BİR SÜREÇ TEMENNİSİ: AB liderleri Tusk ve Juncker ile üyelik sürecine yeni ve pozitif bir ivme kazandırılması hususunda olumlu bir görüşme yaptık. Türkiye-AB göç anlaşmasının uygulanması, vize konusunu da müzakere ettik. Kendileri de birtakım çalışmalar yapmışlar. Onunla ilgili 12 aylık takvim aldık. Terörle mücadelede destek istedik. Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor. Artık yeni bir süreci başlatma temennisini Tusk ve Juncker de gündeme getirdi. AB Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ile görüşmemizde "Türkiye ve Avrupa Parlamentosu (AP) arasındaki ilişkilerde karşılıklı anlayışı esas alalım" dedik. Ben Tajani'yi çok daha olumlu gördüm.
Türkiye'ye bakışı çok pozitif. İslam karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve kültürel ırkçılığa karşı AP'nin sorumluluk üstlenmesi gereğini gündeme getirdim.
İLTİCA TEPKİSİ: Almanya Şansölyesi Merkel ile görüşmemizde iki ülkenin menfaati için, artık bir güvene ihtiyacımızın olduğunu belirttik. Almanya'daki PKK ve FETÖ'ye gösterilen koruyucu yaklaşımdan vazgeçilmesi gerektiğini söyledik. Darbeci askerlerin iltica taleplerinin kabul edilmesine tepkimizi en sert sekilde vurgulayıp "Bunu nasıl yaparsınız?" diye sorduk. Bu hususların kendilerinin elinde olmadığını, Almanya'da hukukun ve anlayışın iltica taleplerine karşı biraz farklı olduğunu anlattılar. Anlatıldığı kadar zor süreç olduğuna ihtimal vermiyorum. Onlar kafayı Deniz'e takmış durumda. Ben de "Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim" diye hatırlattım.
İNCİRLİK ANLAŞMASI: Alman parlamento heyetinin İncirlik'i ziyaret talepleri oldu. "Bundan öncekinde isimleri gönderdiniz, isimleri uygun gördük, müsaade ettik. Kimler ziyaret edecekse, listeyi Dışişleri Bakanımız'a gönderin, isimler uygunsa tabii olabilir" dedik.
Zira Alman vekillerin arasında teröristlere açıkça destek verenler de olabiliyor.
GÜNDEM TERÖR VE PARA: Küresel terörle mücadelede NATO'nun daha aktif rol alması gündem oldu. ABD Başkanı Trump "NATO'ya destek vereceğiz, ancak ülkelerin yük paylaşımında üzerine düşeni yerine getirmeli dedi.
NATO'nun DEAŞ'la mücadelede küresel koalisyona katılımını istedik ve bu yönde karar alındı. Sadece DEAŞ'ı hedef göstermenin yanlış olduğunu, diğer terör örgütlerinin de ıskalanmaması gerektiğini anlattık. Türkiye'nin hava ve füze savunma yeteneklerinin takviye edilmesinin hayati önem taşıdığını söyledik.
"Ramazan-ı Şerif'in hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum"
"Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı Şerif'in ülkemiz, milletimiz, tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Gerçekten çok hassas, kritik bir dönemde Ramazan-ı Şerif ile müşerref olacağız. Tabii yaşananlar bizi ciddi manada üzüyor. Şehitlerimiz var. Malum Tendürek'te 8 şehidimiz var, teröristlere ciddi zayiat verdiren çatışmalar halen devam ediyor. ATAK helikopterleri bir taraftan, F-16'lar bir taraftan. İnsansız hava araçlarıyla da noktalar tespit ediliyor. Terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz, geri adım atmak yok. Temennim odur ki her geçen gün daha da verimli olur. Ve Ramazan'ın ardından bayramımızı da bayram gibi kutlarız."
"Meclis'e gidebilirim grupta konuşabilirim"
AK Parti Genel Başkanı seçildikten sonra ilk defa bir zirveye katıldınız. 2019'a kadar başka uygulanabilecek şeyler var mı? Gazeteciler soruyor: "Grup konuşması yapacak mısınız? Parlamentoya gelecek misiniz?" Cumhurbaşkanı olarak yılda bir kez Meclis'in açılışında konusma yapıyoruz. Parlamentoda bizim grup odamız var, oraya gelebilirim. Grup toplantılarında konuşabilirim. Ben yoksam Binali Bey grup konuşmasını yapabilir. Cumhurbaşkanlığı'nda Bakanlar Kurulu'nu 2 aylık yapmıştık, 1 aya indirdik, 15 güne de indiririz. İtiraz edenler anayasayı okumuyor. Orada "Cumhurbaşkanı istediği zaman Bakanlar Kurulu'nu toplanmaya çağırır" diyor.
"NATO, YPG'ye pirüpak bakmıyor"
NATO'nun YPG'ye bakışının nasıl olduğu gündeme geldi mi? Bu daha önce NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'le özel görüşmemizde gündeme gelmişti. NATO'nun YPG'ye öyle tertemiz, pirüpak bakmıyor. YPG konusunu NATO üyesi olan AB üyesi ülkelerle de konuştuk. ABD'nin malum YPG ile Rakka'da yapacağı bir operasyon var. Ülkemize yönelik herhangi bir yanlışlık olursa angajman kurallarını uygulayacağımızı söyledik. Süreç Irak için de Suriye için de geçerli."
'Açıklamalarımın muhatabı Bahçeli değil'
Bahçeli'nin sizin açıklamalarınıza cevaben bazı açıklamaları oldu... Benim açıklamalarımın muhatabı Sayın Bahçeli değildi. Birileri Sayın Bahçeli'yi yanlış yönlendirdi. Ana muhalefetin başındaki zatın yanlışlarını pazara çıkaran bir cevaptı, ona yönelik idi. FETÖ'ye karşı bu denli kararlı bir duruş sergileyen birisi olarak, eğer partimizin içinde böyle birisi varsa, bunu bize tevsik edin, biz bir dakika partimizde tutmayız. İstanbul Belediye Başkanı'nın damadının partimizi siyasi temsil yetkisi yok. Onun üzerinden bir siyasi rant devşirme yoluna gitmek bizi üzer."
'Gecikmesin, hemen ortaya çıkarsın'
Kılıçdaroğlu da kendi ifadesiyle kontrollü darbenin ipliğini pazara çıkaracağını söyledi. Bu hususta değerlendirmeniz nedir? Hâlâ orada mı Kılıçdaroğlu ya? Çıkarsın, zaten onun ipliği pazara çıkarması o kadar uzun sürüyor ki. Bu kadar uzun metrajlı ipleri nasıl buluyor anlamakta zorluk çekiyorum. Şimdi bir defa, onun da kongre sorunu var. Eğer varsa geç kalmasın hemen çıkarsın. Ama önce o kendi içindeki FETÖ'cüleri bir temizlesin. FETÖ'yle el ele yürütüyorlar işlerini.