Cannes'da Film Festivali'nin düzenlendiği Kongre Sarayı'nda yaklaşık 2.5 yıl önce iki darbe tezgâhlandığını biliyor musunuz?
Dört gün önce "Avrupa'da darbeler" yazımın birinci bölümüne bu cümleyle başlamıştım. Ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso'nun operasyonuyla Yunanistan'da Yorgo Papandreu Hükümeti'nin nasıl alaşağı edildiğini anlatmıştım.
Şimdi sıra ikinci darbeye geldi: İtalya'da Silvio Berlusconi Hükümeti nasıl devrildi?
***
Berlusconi'ye darbe senaryosunu 2009-2013 yılları arasında ABD Hazine Bakanlığı görevini yürüten Timothy Geithner açıkladı. Geçenlerde yayınlanan "Stress Test" adlı kitabında.
İşte Geithner'in anlattıkları:
"Cannes'daki Euro Bölgesi Zirvesi (2 Kasım 2011) ve G-20 Zirvesi (3-4 Kasım 2011) sırasında AB'den birkaç üst düzey bürokrat bana geldiler. Bir talepleri vardı: 'ABD, Berlusconi'ye baskı yaparak bir dilemma (İkilem) ile karşı karşıya bıraksın.' Önerileri de şöyleydi: 'İtalya'nın mali durumu hızla Yunanistan'a yaklaşıyor. Ancak IMF yardımıyla soluk alabilir. IMF yardımı Berlusconi'nin istifası koşuluna bağlanırsa, bu iş tamam!' Onlara şu cevabı verdim: 'Her ne kadar İtalya'nın daha iyi bir liderliğe sahip olmasını tercih etsek de, böyle bir pazarlığın içinde olmayız ve işbirlikçiniz konumuna düşmeyiz."
Timothy Geithner, kitabının bu bölümünü şu cümleyle noktaladı: "Elimize İtalya'daki siyasi darbenin kanının bulaşmasını istemiyorduk..."
***
AB'nin bürokratları ABD'nin desteğini alamadılar ama piyasanın işbirliğiyle bir süre sonra Berlusconi'nin devrilmesini sağladılar: İtalyan ve Alman bonolarının getirileri arasındaki fark 500 puanı aşınca, Avrupa Merkez Bankası'ndan Berlusconi'ye acı mı acı bir reçete gönderildi. Uygulamayı reddetti. Kararına karşı çıkan Maliye Bakanı ile küstü. Bu arada yargı devreye girdi ve Berlusconi'yi ergen olmayan bir kızla cinsel ilişkiye girmek ve başbakanlık yetkilerini kötüye kullanmak suçlarından 7 yıl hapse mahkûm etti. Ve... Parlamentoda yapılan güven oylamasıyla düşürülüverdi.
***
Avrupa halklarının önceki gün yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde radikal tercihlere yönelmelerinde, seçimle işbaşına gelen iktidarların Brüksel bürokratlarının entrikalarıyla devrilmesinin, bir başka deyişle, halkların demokrasiden soğutulmasının hiç mi rolü yok?