1991'de tarihe karışan Sovyetler Birliği dün nostaljik bir dönüş yaptı: Moskova'da 1 Mayıs törenlerinin Kızıl Meydan'da düzenlenmesine izin verildi. 23 yıl sonra bir ilk!
Kızıl Meydan'daki görüntüleri izlerken, yıllardır cevap aradığım bir soru yine aklımı kurcaladı: Orakçekiç anlamını yitirdiği için mi Sovyetler Birliği dağıldı? Yoksa Sovyetler Birliği dağıldığı için mi orak-çekiç anlamsız hale geldi?
Orak kırsal kesimin kol gücünü simgeliyordu, çekiç ise sanayinin kol gücünü. İkisi birlikte "Proletarya"yı oluşturuyordu.
Ne var ki... Tarlalara bilgisayarların yönettiği robotlarca çalıştırılan biçerdöverler; fabrikalara da robot işçiler girince... Orak-çekiç çağdışı aletler düzeyine iniverdi. Dahası "Emek" ve "Emekçi" kavramları alt-üst oldu.
Ve... Elveda orak-çekiç... Elveda "Dünyanın bütün işçileri birleşin" sloganı... Elveda Sovyetler Birliği...
***
Türkiye'deki 1 Mayıs kutlamalarını izlerken, bir başka soru aklıma düştü: Sendikalar güç yitirdiği için mi emekçiler cılızlaştı? Yoksa emekçiler güç yitirdiği için mi sendikalar ufaldıkça ufaldı?
Ülkemizde çalışanların sadece yüzde 8.5'i sendikalı. En kabadayı döneminde, yani 1970'lerde bu oran yüzde 20 kadardı, ki önemli sayılır.
Hem sonra sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde sendikalar sürekli kan kaybediyor. Sendikalı çalışan oranı Fransa'da yüzde 7.5, Almanya ve İngiltere'de de yüzde 20 kadar.
Çünkü çağ değişiyor. Kol gücünün yerini "Otomatlar" alıyor. Bir robot artık neredeyse 500 işçiye bedel hale geldi.
Bu gelişmenin doğal sonucu olarak da kol gücü yerini beyin gücüne bıraktı. Kitlesel örgütlenmenin yerini de bireysel kurtuluşlar aldı.
Ama "Çağ körlüğü" yaşayan sol ideolojiler ve sendikalar derinleştikçe derinleşen toplumsal sorunlara hâlâ eski reçetelerle çözüm bulmaya çalışıyorlar. Tabii karaya vuruyorlar.
Turgut Uyar'ın dizelerindeki gibi: "Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam." Solun simgesi gül çoktan soldu... Not: Paris'teki İmparator Auguste sergisiyle ilgili izlenimlerimin ikinci bölümünü aktarmak bir türlü nasip olmadı. Yarın ya da öbür gün anlatmayı umuyorum.