Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Demokrasi, yargı ve polis

Demokratik rejimler üç ayrı sütun üstünde yükselir: Yasama, yürütme, yargı. "Ayrı" vurgusuna dikkatinizi çekerim. Bu, üç sütunun ya da hukuki tanımıyla üç "Erk"in birbirlerine karşı bağımsızlığını ifade eder.
Türkiye bir demokrasiyse -ki biz öyle olduğuna inanıyoruz- elbette siyaset yargılaşmamalı. Ama ondan da önemlisi yargı asla siyasallaşmamalı.

***

Yargının kendini yürütmenin yerine geçirdiği, hatta yürütmenin üstünde gördüğü rejimler kesinlikle demokratik değildir.
O düzenlere "Yargı terörü" rejimi denir.
Yargı terörünün ne olduğunu ve ülkeleri nerelere sürüklediğini anlamak veya en azından hatırlamak için Fransız İhtilali döneminde Maximilien de Robespierre'in kişiliğinde simgeleşen yıllara bakın.
1950'lerde ABD'yi kasıp kavuran ve Senatör Joseph McCarthy ile FBI Başkanı John Edgar Hoover'in yönettikleri cadı avı operasyonlarına bakın.
Sovyetler Birliği lideri Joseph Stalin'in kurdurduğu düzmece mahkemelerle onbinlerce insanı ölüme gönderdiği büyük tasfiye operasyonlarına bakın.
***

Türkiye bir demokrasiyse eğer...
Suçlu-suçsuz, zanlı-zansız, ekabir-yoksul, işçi-işadamı, kadın-erkek, büyük-küçük, engelli-engelsiz... Bu topraklarda yaşayan 76 milyon kişi, yaşamının her anının devlet güvencesi altında olduğuna kesinkes inanmalı.
Can güvenliğinin sağlandığına,
Mal güvenliğinin olduğuna,
Konut dokunulmazlığına saygı gösterildiğine,
İnsanlık onurunun örselenmediğine,
İnancı tam olmalı. Bu güvencelerden bir kişinin bir saniyeliğine dahi kuşku duyması, rejimin meşruiyetine gölge düşürür.
76 milyon yurttaşın her biri, devletine güvenmeli. Devletinin özel hayatına müdahale etmediğine tam inanç beslemeli.
Yoksa dinleme çılgınlığı ile dinlenme paranoyası birleşir ve ortaya bir korku rejimi çıkar.
O korku rejiminin de hukuki bir tanımı var: Polis devleti.
Eğer demokratik rejimimizin bir polis devletine dönüşmekte olduğu, gerçek iktidarın bir polis çetesinin eline geçmekte olduğu, o çeteyi de dış güçlerin yönlendirmekte olduğu korkusu ya da kuşkusu yayılmaya başlarsa, yandı gülüm keten helva.
O zaman toplumumuzun ne özgürlüğünden söz edebiliriz, ne de sağlığından.
***

Hele hele...
Siyasallaşmış yargı ile çeteleşmiş polis işbirliği yaparsa...
Böyle bir tehlikenin olasılığı bile bizi kaosa götürür.
Sadece kaosa değil, belki isyana da götürür.
Sadece isyana değil, fetrete de götürür.
Sadece fetrete değil, çöküşe de götürür.
***

O nedenle yargı yargılığını bilecek. Polis de polisliğini...
Yoksa çanlar bizim için çalıyor.
Vicdanları derinden yaralayan malum operasyonla ilgili olarak İspanya'nın en güçlü gazetesi "El Pais"in yaptığı değerlendirmeyi hiçbirimiz aklımızdan çıkarmamalıyız: "Şafak vakti kapıyı yeniden çaldılar ve gelen yine sütçü değildi..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA