Yıllardır Batı medyasındaki Türkiye yorumları ve değerlendirmelerinde sık sık bir soru ortaya atılıyor: "Türkiye nereye gidiyor?"
New York Times'tan Washington Post'a, "The Economist"ten "Le Monde"a kadar ciddi mi ciddi yayın organları tekrarlayıp durdukları bu soruyu kafalarına göre takılarak yanıtlamaya çalışıyorlar.
Kimi "Neo-Osmanlıcılık"tan dem vuruyor.
Kimi 2'nci Abdülhamit'in "Panislamizm" politikalarının dönmekte olduğunu iddia ediyor.
Kimi iktidarın "Ekonomide liberal, sosyal hayatta muhafazakâr" formülüne dayalı politikalar ürettiğini yazıyor.
Kimi Batı'daki güç kaybının, hatta çöküşün Türkiye'yi yeni arayışlara yönlendirdiğini savunuyor.
Kimi de tüm bunların aslında "AB'ye gözdağı vererek tam üyelik sürecini hızlandırma" stratejisine dayalı manevralar olduğuna hükmediyor.
Ama bugüne kadar ne bir görüş birliğine varabildiler, ne de inandırıcı bir sonuca ulaşabildiler.

***
"Türkiye nereye gidiyor" sorucuları kervanına şimdi Marc Pierini de katıldı. Hem de bu soruyu kapağına taşıdığı bir kitapla.
Diğerleri neyse ama Marc Pierini'yi önemsedim, önemsiyorum. Çünkü;
Uzunca bir dönem (2006-2011 arasında) Avrupa Birliği'nin Ankara'daki diplomatik temsilciliğini yönetti.
Sadece tüm siyasi kadrolarla değil, toplumun tüm kesimlerinin temsilcileriyle de diyalog içinde oldu.
Görev yaptığı 6 yıl boyunca Edirne'den Kars'a, Sinop'tan Diyarbakır'a kadar Türkiye'nin her yerinde nabız yokladı.
Her ne kadar Türkçe'yi sökemediyse de, Türk toplumunun geleneklerini, tercihlerini, kültürel değerlerini, inancını, mutfağını çok ama çok yakından tanıdı.
***
Peki, Marc Pierini kişisel gözlemlerine dayandırdığı "Türkiye Nereye Gidiyor" adlı kitabında (Not: "Acte Sud" yayınlarından çıktı) bu ünlü soruya yanıt verebiliyor mu?
Türk ekonomisinin dinamizmini, modernliğini uzun uzun anlatıyor. Diplomaside yeni bir güç olma hedefine isabetli yorumlarıyla süslenmiş sayfalar ayırıyor.
İç politikada dengelerin yeniden kurulduğunu ama toplumsal gerilimlerin devam ettiğini yazıyor.
Ama son noktayı koyuncaya kadar "Türkiye nereye gidiyor" sorusu havada kalmaya devam ediyor.
Yani, Marc Pierini de bu soruyu bir türlü yanıtlayamıyor.
Sadece bir başka soru daha ortaya atmakla yetiniyor: "Türkiye büyük demokratik uluslar kulübüne girmeyi becerebilecek mi, yoksa Rusya ve Çin gibi ikinci bölgede mi kalacak?"
İşte bu soruya cevabı var: Avrupa miskinliğinden sıyrılıp Türkiye'ye fazlasıyla hak ettiği önemi ve değeri teslim ederse, "Büyük demokratik uluslar kulübü" yeni ve güçlü bir üye kazanmış olacak.
Yani, Türkiye'den çok AB'ye görev ve sorumluluk düşüyor.
Dilerim, Marc Pierini'nin bu ay başında yayınlanan kitabı en kısa sürede Türkçe'ye kazandırılır. Hiçbir yayınevi "Ticari bulmadığı için" çevirmese bile, umarım AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, zaten pek de kalın olmayan Pierini'nin Ankara yılları gözlemlerini dilimize kazandırır...