Tüm Avrupa, İngiltere Başbakanı David Cameron'un bugün Hollanda'da yapacağı konuşmaya kilitlendi. Zira Cameron, İngiltere-AB ilişkilerinin yeni yol haritasını açıklayacak.
Bir başka deyişle Cameron, İngiltere'nin AB üyeliği için ya "Tamam" diyecek ya da "Devam".
İngiltere'nin Muhafazakâr Başbakanı, AB'de kalıp kalmamayı 2015'teki genel seçimlerden sonra düzenlenecek referandumla İngiliz halkının kararına bırakacağını açıklarsa, bu, "Tamam" anlamına gelecek.
Yok, "Üyeliğimizi tartışmaya açmayacağız ama Brüksel'e devrettiğimiz bazı yetkilerin yeniden Londra'ya aktarılmasını istiyoruz" derse, bu da "Devam" diye yorumlanacak. Ama "Tamam"dan da beter bir "Devam".
İki seçeneği de irdeleyelim.
***
Cameron, İngiltere-AB ilişkilerinde "Referandum" seçeneğini öne çıkarırsa, bunun tek bir açıklaması veya gerekçesi olacak: Hükümet ve iktidar partisi üstündeki baskıların iyice artması.
Neden artıyor baskılar?
Çünkü,
İngiliz halkının yarıdan fazlası AB'den çıkılmasından yana.
Çünkü, iktidardaki Muhafazakâr Parti
milletvekillerinin neredeyse yarısı AB'ye veda edilmesinden yana.
Ve çünkü daha düne kadar "Marjinal" gözüyle bakılan
Nigel Farage liderliğindeki "Bağımsız İngiltere Partisi"ne (UKIP) seçmen desteği her seçimde biraz daha artıyor. Son olarak, yerel seçimlerde ve boşalan milletvekillikleri için ara seçimde birçok yerde Muhafazakâr Parti'yi geçti.
Cameron, 2015'teki genel seçimlere UKIP'in yükselen gücüyle ve o gücün omuzlarına yükleyeceği baskıyla gitmek istemiyor.
***
Cameron bugün konuşmasında "Üyeliğe devam ama Brüksel'e devrettiğimiz bazı yetkilerin iadesi koşuluyla" önerisinde bulunursa, bu da AB'nin yapısını ve hedeflerini değiştirme girişimi anlamına gelecek. İngiltere zaten "Euro Bölgesi"nin dışında.
İngiltere zaten "Schengen Bölgesi"nin dışında.
İngiltere zaten Avrupa para politikalarının dışında.
İngiltere zaten içişleriyle ilgili olarak (Örneğin gözaltı süresinden Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Divanı kararlarına uyma zorunluluğuna kadar ceza hukukunun birçok alanında) AB'den muafiyetler ve istisnalar koparmış durumda.
Şimdi bütün bunlara ek olarak, sosyal politikalarda, bankacılık sisteminde ve ceza yasalarında yeni muafiyetler talep ediyor.
Kısacası,
İngiltere, AB'nin sadece "Tek Pazar"a dönüşmesini istiyor. Yani geniş bir "Serbest mübadele bölgesi" konumuna gelmesini ya da geri dönmesini öneriyor.
Tıpkı İngiltere'nin 1973'te üye olarak katıldığı Avrupa Ekonomik Topluluğu döneminde olduğu gibi...
***
Ancak... AB liderlerinin Cameron'un "Muafiyetler pazarlığı" tuzağına düşmeye kesinlikle niyetleri yok.
Birincisi; böyle bir şey AB'nin daha da entegre bir birliğe dönüşmesi hedeflerine taban tabana ters düştüğü için.
İkincisi; böyle bir girişim başka üye ülkelere "Emsal" oluşturacağı için.
***
Özetlersem, bugün Avrupa'da cümbüş var. İzlemeyi unutmayın!