Suriye krizi BM Güvenlik Konseyi'nin gündeminde bir yıldır ilk sırada yer alıyor. Bu bir yıl boyunca Konsey'de Suriye tartışmaları hep dramatik bir ortamda yapıldı.
İki taraf da, yani Beşar Esad'ın görevi bırakmasını isteyenler de, Esad'dan yana tavır alanlar da gerekçelerinde sık sık bu kadim coğrafyanın zamanın alacakaranlığına kadar uzanan tarihindeki simgelere gönderme yaptılar.
O kadar çok simge var ki...
Tanrı kavramı bu coğrafyada doğdu... Tek tanrılı dinler bu coğrafyada yeşerdi... Kutsal kitaplar bu coğrafyada indi... Tüm peygamberler bu coğrafyada yaşadı...
***
Güvenlik Konseyi'ndeki tartışmalardan sadece bir örnek vereyim.
Suriye'ye karşı gerekirse BM Sözleşmesi'nin 7'nci maddesinin (Not: Dış müdahaleye kadar gidebiliyor) işletilmesini öngören son karar tasarısının görüşmelerinde dillendirilen iki simgeyi anlatayım.
Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Beşir El-Caferi konuşmasını şu cümleyle noktaladı:
"Şeytan'la bir sorunu olan çözümü Lucifer'de arayamaz..."
Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vitali Çurkin ise Güvenlik Konseyi'ndeki Batı temsilcilerini
"Farisyenler" diye niteledi.
Lucifer... Farisyenler... Ne demek? Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım.
***
Lucifer, Latince "Işık" anlamına gelen "Lux" ile "Taşımak" fiili olan "Fero" sözcüklerinden türeme. "Işık taşıyıcı" demek.
Romalılar, "Sabah yıldızı"na "Lucifer" adını verdiler. Sabah Yıldızı? Elbette, Venüs gezegeni.
"Lucifer" o çağlarda aydınlığı, ışığı, bilgiyi ve başkaldırıyı getiren ilah olarak kabul ediliyordu. Eski Yunan'da Zeus'un emirlerini çiğneyip insanoğluna ateşi getiren titan "Promethee"nin aşağıyukarı muadili.
İbraniler'de, "Isai'nin Kitabı"nda da "Lucifer"den "Işık taşıyıcı" diye söz edilir.
Ancak Latinler'den ve onlardan önceki İbraniler'den çok daha eskiye gidiyor "Lucifer"in öyküsü. Bir Babil kralı dünyevi hayatın üstüne çıkmak, tanrıyı geçmek iddiasıyla kendisini "Lucifer"le özdeşleştirmişti.
İşte zamanla bu Babil söylencesi, "Lucifer"in mitolojideki parlak yerinin önüne geçti. Ve
akıp giden yüzyıllarla birlikte "Lucifer", tanrının emirlerini çiğneyip, ilahi sırları insanlara aktaran bir asi meleğe dönüştü. Yani bir tür Şeytan'a.
Burada işler biraz karışıyor. Biz "Şeytan" deyip geçiştiriyoruz ama Ortadoğu inançlarında en az üç "Şeytan" var: 1- Bildiğimiz Şeytan, yani İblis. 2- Satan. 3- Lucifer. (Not: Listeyi "Mefisto", "Belzebut", "Belial" diye uzatabiliriz.)
Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Beşir El-Caferi işte "Şeytan'la bir sorunu olan çözümü Lucifer'de arayamaz" ifadesiyle, "Şeytan'la sorunu olan, çözümü bir başka Şeytan'da arayamaz" demek istiyor.
***
Gelelim, Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vitali Çurkin'in Batılılar'a
"Farisyenler" suçlamasına.
"Farisyenler", Yahudi toplumunda bir dini gruptu. M.Ö. 165'teki Makabe isyanından sonra ortaya çıktı. Sadece koyu mu koyu dindar değil, aynı zamanda yabancı düşmanıydılar. O dönemdeki yabancılarla eski Yunanlılar'ı, Romalılar'ı kastediyorum.
Yabancıların ve yabancı kültürlerin etkilerinden kendilerini korumak için kapalı, hatta kendini gönüllü tecrit etmiş bir topluluk olarak yaşıyorlardı. O nedenle onlara
"Peruşim" deniyordu, yani
"Ayrılmışlar".
Zamanla "Farisyenler", Yahudi toplumunun en büyük değilse bile en etkin kesimi haline geldiler.
İşte bu güçleri peygamberliğini ilan eden Hazreti İsa'nın kaderini belirledi. İsa ve öğretisiyle ölümüne mücadele ettiler. İsa onları
"Dar görüşlü, fanatik, hoşgörüsüz ve ikiyüzlü" diye tanımladı.
Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vitali Çurkin'in Batılılar'a "Farisyenler" nitelemesi işte İsa'nın saydığı bu tanımları barındırıyor.
***
Dünyanın en netameli, ama aynı zamanda en büyüleyici, yukarda da belirttiğim gibi, söylenceleri ve tarihi zamanın alacakaranlığında kaybolan coğrafyasında yaşıyoruz...