2411 yıl önce, bu aylarda bir gündü. "30 tiran dönemi"nin ardından demokrasinin yeniden inşa edilmekte olduğu Atina'da Sokrates sivri dili, yerleşik inançları sorgulayan eleştirileri ile epey insanı bezdirdi.
Sonunda, Atina ordusu komutanlarından Anitos, aristokrat Likon ve önemsiz bir düşünür olan Meletos'un şikayetiyle Sokrates hakkında dava açıldı.
Suçu: "İnançlara saygısızlık, insanları dinden çıkarmaya çalışmak ve gençlerin ahlakını bozmak..."
500'ler Meclisi yargıladı Sokrates'i. Yargıçlar da, dava açtıranlar da çoktan unutulup gittiler ama Sokrates ve olağanüstü savunması bugün bile insanlığın ortak mirasının en değerli parçaları arasında yer alıyor.
***
"Atinalılar; beni suçlayanların üstünüzde nasıl bir etki bıraktıklarını bilemem ama öylesine inandırıcı konuştular ki, neredeyse bana kendimi unutturdular; bununla birlikte söylediklerinin tek sözcüğü bile doğru değil..."
Böyle başladı Sokrates uzun savunmasına.
Benim başucu yapıtlarım arasında yer alan ve ne zaman farklı felsefi iklimlerde soluma ihtiyacı hissetsem imdadıma koşan "Sokrates'in Savunması"ndan birkaç bölüm daha aktarayım:
"Atinalılar; Kairefon'u tanımış olmalısınız. Çocukluğumdan bu yana arkadaşım oldu, ayrıca sizin demokratik partinizin de bir dostu; çünkü sizlerle birlikte sürgüne gitti ve sizlerle birlikte döndü. Evet, Kairefon bir seferinde Delfi'ye gitti ve kahine yürekli bir biçimde benden daha bilge birinin olup olmadığını sordu. Pütia rahibesi benden daha bilge hiç kimse olmadığı yanıtını verdi. Kairefon öldü ama kardeşi burada mahkemede ve söylediklerimin gerçekliğini doğrulayacak."
"Biri çıkıp dese ki, 'Seni zamansız bir sona götürebilecek bir yaşam yolunu izlemekten utanmıyor musun Sokrates?' Ona haklı olarak şu güzel yanıtı verirdim: Bunda yanılıyorsun dostum; içinde bir dürüstlük kıvılcımı olan bir insanın ölme ya da yaşama şansını hesaplamakla uğraşmaması gerekir. Hesaplaması gereken biricik şey, bir şeyi yaparken doğru mu yoksa eğri mi, iyi bir insan olarak mı yoksa kötü bir insan olarak mı davrandığıdır. "
***
Mahkeme oylama yaptı. Sokrates'i suçlu bulanlar 281, suçsuz bulanlar 220.
Sıra cezanın türünü belirlemeye geldi. Sokrates hapis cezasını reddetti, para cezasını "Hiç param yok" diye geri çevirdi, sürgün önerisine şiddetle karşı çıktı. Geriye tek seçenek kalıyordu...
Mahkeme yeniden oylama yaptı ve o son seçenekte karar kıldı: Ölüm!
Ceza baldıran zehiriyle infaz edilecekti.
Sokrates'in yargıçlara son seslenişi bugün bile Akropol'de yankılanıyor:
"Ayrılma saati geldi. Kendi yollarımıza gidiyoruz. Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece Tanrı bilir..."
***
Sokrates'in Savunması'nı bu yazının konusu yapmamın elbette bir nedeni var.
Atina'daki Onassis Vakfı ilginç bir girişimde bulundu: Sokrates'i yeniden yargılattı. 10 uluslararası yargıca. 800 üyeli jüri de oluşturdu. Ayrıca yargılamayı internetten canlı yayınlayıp, izleyicilerin de nihai kararda söz sahibi olmalarını sağladı. Sokrates'i da gıyabında (!) 2 avukat savundu.
Karar: Yargıçların 5'ine göre Sokrates suçluydu, 5'ine göre ise suçsuz. Son sözü jüri üyeleri ve internetle oy verenler söyledi:
Suçsuz!
Tutanaklara eriştiğimde 2411 yıl sonra Sokrates'in yeniden yargılanmasının öyküsünü de aktaracağım. Söz.