Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Kuzey Kıbrıs

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, hiç yoktan başını derde soktu.
Benim de katıldığım Londra ziyareti sırasında "Kıbrıs" gazetesine verdiği demeçteki bir cümle içindeki cümlecik adalıları yerlerinden zıplattı. Cümlesi aynen şöyle:
"Kıbrıs'ta çözüm için her opsiyon masada. Çözüm, iki liderin uzlaşması ve toplumlarına kabul ettirdikleri bir birleşme formülü olabileceği gibi, iki liderin uzlaşarak ayrılıp iki ayrı devlet şeklinde ya da KKTC'nin Türkiye'ye bağlanması da mümkün olabilir..."
Bu uzun cümlenin sonundaki üç sözcükten oluşan cümlecik nedeniyle şimdi Kuzey Kıbrıs'ta kıyamet kopuyor. Ve halk -her zaman olduğu gibi- iki cepheye bölündü. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Başbakan İrsen Küçük'ün başını çektiği taraf, "Bağış sadece senaryolardan ve olasılıklardan birini hatırlattı.
Bunda yadırganacak ne var" görüşünde. Öbür taraf ise "Haddini aşma", "Hass...tir", "Nah bağlarsınız" gibi veciz (!) çıkışlarla işi yine her zaman olduğu gibi Türkiye düşmanlığına kadar götürdü.
Daha da ilginci, bu ikinci tarafta yer alan bazı "Siyasi partiler" ve "Sivil toplum örgütleri" Türkiye'yi Avrupa Parlamentosu'na (AP) şikâyet ya da ihbar etti. İddiaları: "Türkiye'nin müdahalesi işgale dönüştü... Kıbrıslı Türkler'e karşı sistematik asimilasyon politikaları izleniyor... Köy adlarının değiştirilmesi, Türk Lirası kullanmaya zorlanılması, Türk Soyadı Kanunu'nun yürürlüğe sokulması gibi uygulamalarla baskı politikaları sürdürülüyor..."

***

Ne diyeceksiniz; çağımız sivil toplumun altın dönemi... Onlara dokunan yanıyor. Tıpkı Tahrir Meydanı'ndaki göstericileri örgütleyen sivil toplum örgütlerine dokunmaya kalkınca koltuğu sallanıveren Mısır'daki Yüksek Askeri Konsey'in Başkanı ve fiili Cumhurbaşkanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi gibi...
Tantavi, Tahrirliler'i yönlendiren sivil toplum örgütlerinin ABD'den finansman desteği aldıklarını tespit etti ve hepsine dava açtırdı. Sen misin, mahkemeye başvuran!
Gösteriler, istifa çağrıları, çatışmalar, yurtdışından tepkiler...
Neyse, Mısırlı söz konusu sivil toplum örgütlerine "Danışmanlık" yapan Amerikalılar kefaletle serbest bırakılıp yurtdışına çıkışlarına izin verildi de sular biraz olsun duruldu.
Yanlış anlaşılmasın, Avrupa Parlamentosu'na başvuran Birleşik Kıbrıs Partisi, Yeni Kıbrıs Partisi gibi siyasal kuruluşlarla DAU-BİR-SEN ve Kıbrıs Türk Öğretmen Sendikası gibi sivil toplum örgütlerinin dışarıdan yardım aldıklarını ima etmeye çalışmıyorum. Böyle bir şey aklımın ucundan bile geçmez.
Ama Kuzey'deki söz konusu parti ve sivil toplum kuruluşlarının Güney Kıbrıs'taki muadilleriyle mesleki işbirliği ve dayanışma sergilediklerini söylersem, herhalde kızmazlar.
Zaten kaleme aldıkları Türkiye'yi şikâyet mektubunu Avrupa Parlamentosu'na göndermek için AP Sol Grup üyesi Rum parlamenterler Takis Haciyorgo ile Kiryakos Triantafilides'in ulaklığından yararlanmaları da bu işbirliği ve dayanışmanın son ve somut örneğini oluşturmuyor mu?
Sakın yine yanlış anlaşılmasın; ona da zerrece itirazım veya eleştirim yok. Olamaz da! Ne de olsa Kuzey Kıbrıs'ın bir iç işi.
Ama çoğu kez eleştirilerinin dozunu Türkiye'ye hakarete ve küfüre kadar götürmüyorlar mı; bir Türk olarak kanıma dokunuyor doğrusu.
Çünkü siz hiçbir Kıbrıslı Rum'un Yunanistan'a küfür ve hakaret ettiğini duydunuz mu?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA