19'uncu yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Fransız siyaset ve devlet kuramcısı ve tarihçi Alexis de Tocqueville, "Demokrasilerde her kuşak yeni bir halktır" der.
KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın dramını en iyi herhalde Tocqueville'in bu sözü özetler.
Merhum Denktaş, hep korkularıyla yaşadı. Bireysel ve ailevi acılarının çeliğe su verilmesi misali daha da sertleştirdiği korkularıyla.
Kıbrıs Türkü'nün geleceğiyle ilgili korkuları girdi geceleri hep düşlerine.
Kurduğu devletin geleceğiyle ilgili korkuları gündüzlerini zehirledi.
Taaa gençliğinden beri önce Kıbrıs'ı, daha sonra Kıbrıs'ın kuzeyini Türkiye'ye bağlama hedeflerinin gerçekleş(e)memesi korkuları gece-gündüz tüm hayatını karabasana çevirdi.
***
Elbette çok büyük bir devlet adamıydı. Çok iyi bir diplomattı. Çok ama çok usta bir politikacıydı.
Birleşmiş Milletler'in 1960'lardan bu yana gelip geçmiş tüm Genel Sekreterler'ini hayatlarından bezdirecek kadar usta bir politikacı ve de diplomat.
U Thant, Kurd Waldheim, Javier Perez de Cuellar, Butros Butros-Gali, Kofi Annan... Hepsi de Kıbrıs sorununu çözmeyi öncelikli misyonları yaptılar, hepsi de elleri-yüzleri Kıbrıs mangalında yanmış olarak New York'taki "Cam Gökdelen"e veda ettiler.
Şimdi Ban Ki-moon aynı misyona soyundu. Ama neredeyse pes etmek üzere.
***
Denktaş kesinlikle Kıbrıs Türkü'nün gelmiş geçmiş en değerli evladıydı.
Ama o korkuları yok mu... O korkular sonunda Kıbrıs Türk toplumunu da tutsak aldı.
İnsanlar, özellikle de geleceklerinin karardığını gören gençler, kurtuluşu ufuklar ötesinde aradılar. Ya da Rum şantajına boyun eğmekte.
***
1960'ların, 1970'lerin klişelerinde kalan Denktaş, toplumdaki sessiz ama derin değişimi de fark edemedi. Tocqueville'in "Her kuşak yeni bir halktır" uyarısını dikkate almadı.
Ta ki Kıbrıs'ta 24 Nisan 2004'te yapılan referanduma kadar.
Kofi Annan planının oylandığı o referandumda sonuna kadar "Hayır" kampanyası yürüttü. Kıbrıs Türk toplumu da yenilenmiş kuşaklarıyla ilk kez o zaman onunla ters düştü; "Yes be annem" pankartları arkasında toplandı her 3 Kıbrıs Türkü'nden 2'si.
Kıbrıs Türkü'nün o patlaması aslında bugün "Arap baharı" dediğimiz toplumsal öfkenin ilk tomurcuğuydu.
Onu bile ters yorumladı Denktaş; "Rumlar gibi biz de hayır deseydik, bugün iki ayrı devlet olacaktı" diye kestirip attı.
***
Ama ne olursa olsun, Kıbrıs Türkü'nü yoktan var ettiği ve davasını inandığı çizgide sonuna kadar savunduğu için sınırsız bir saygıyı, sonsuz bir sevgiyi hak ediyor.
Onun ölümüyle Kıbrıs Türklüğü tarihinin dolu dolu bir sayfası çevriliyor. Türkiye'nin de.