Tüm dünya medyası devrik Tunus ve Mısır diktatörlerinin mal varlıklarının peşine düştü. Yani halklarından gasp ettikleri paraların.
Zeynel Abidin Bin Ali'nin ve karısı Leyla Trabelsi'nin kalabalık sülalelerinin Tunus halkından çaldıkları servetin en az 5 milyar euro olduğu hesaplanıyor.
Hüsnü Mübarek, oğulları ve yakın çevresinin Mısır halkının sırtından edindikleri zenginliğin en az 20 milyar dolar olduğu söyleniyor. Kimileri bu rakamı 40 milyar, hatta 70 milyar dolara kadar çıkarıyor.
Bin Ali ve Mübarek klanları servetlerinin neredeyse tamamını Tunus ve Mısır dışına kaçırdılar.
Bir bölümü İsviçre, İngiltere, ABD, Fransa ve Suudi Arabistan bankalarında...
Bir bölümü konak, villa, şale, malikâneye dönüşmüş olarak Fransa'da, İngiltere'de, İsviçre'de, Dubai'de, ABD'de, Kanada'da...
Bir bölümü altın ve yabancı şirketlerin hisse senetleri olarak Avrupa'daki bankaların kasalarında...
Yolsuzlukla, hırsızlıkla, rüşvetle, komisyonla, aleni gaspla edinilmiş bu servetleri barındıran ülkeler şimdi "Tedbir" yarışına girdiler:
Bin Ali ve eşinin sülalelerinin, Tunus diktatörünün yakın çevresinin servetlerini ABD, AB ülkeleri ve İsviçre dondurdu.
Mübarek ve çocukları için henüz bir girişim yok ama Mısır diktatörünün yakın çevresinin mal varlıklarına İsviçre ve AB ülkeleri tedbir koydu.
İyi ama bu haksız servetler bir günde edinilmedi ki...
Bin Ali'nin saltanatı 24 yıl sürdü.
Mübarek 30 yıl boyunca Mısır'ı yönetti.
Biri 24 yıl boyunca parça parça Avrupa'ya, Amerika'ya aktardı çaldıklarını- çırptıklarını.
Diğeri 30 yıl boyunca Avrupa'da mallar, mülkler aldı...
Herkesin gözü önünde. Herkesin bilgisi dahilinde.
Hiçbir İsviçre bankası milyonlarca dolarlık, euroluk hesaplar açarken kaynağını sormadı.
Hiçbir İngiliz bankası, "Bunlar şaibeli servetler" diyerek hesap açmayı reddetmedi.
Başta Fransa olmak üzere hiçbir Avrupa ülkesinin belediyeleri, hükümetleri diktatörlerin ve yakınlarının mülk alımlarını engellemedi.
Paris'te kime sorsanız gösterir; "Şu 5 katlı rezidans Bin Ali'nin", "Şu paha biçilmez bina Belhasan Trabelsi'nin", "Şu mülkü Cemal Mübarek satın aldı..."
Cote d'Azur'de kime sorsanız sayar; "Şu muhteşem villa Bin Ali'nin kardeşlerinden birinin", "Şu yazlık saray Trabelsi'lerden birinin..."
Sadece Bin Ali ve Mübarek klanlarının değil, Kara Afrika diktatörlerinin de servetleri on yıllar boyunca Avrupa'ya aktı; Omar Bongo'dan (Gabon) Denis Sassou Nguesso'ya (Kongo), Theodoro Obiang Nguema'ya (Ekvator Ginesi) kadar. Hepsi İsviçre bankalarında yüklü hesaplar açtırdı, hepsi Paris'in en zengin semtlerinde en pahalı evleri satın aldı. İçlerinden şato alanlar bile çıktı.
Sadece Afrika diktatörleri değil, Ferdinand Marcos'tan (Filipinler) Baby Doc Duvalier'e (Haiti) kadar dünyanın tüm kıtalarındaki diktatörler halklarından çaldıklarıyla edindikleri baş döndürücü servetleri Avrupa'da akladılar.
Hem de nasıl aklama!
Yoksul ülkelerin borçlarının silinmesi için kampanya yürüten bir sivil toplum örgütünün başında olan Eric Toussaint, "Afrika diktatörlerinin servetlerinin Afrika ülkelerine borç verilerek aklandığını" açıkladı! Bu kadar vicdansızlık olur mu?
Şimdi Bin Ali'nin ve kalabalık sülalesinin ve de çevresindeki seçkinlerin mal varlıkları donduruluyor.
Şimdi Hüsnü Mübarek'in, oğullarının, çevresindeki seçkinlerin mal varlıklarına tedbir koyma hazırlıkları yapılıyor.
Hepsi hikâye... Çünkü aslında hepsi hırsız diktatörlerin işbirlikçisi.