Birçok kez yazdık, bir daha tekrarlayalım: Bir insanın ana dilini öğrenmesinin ve öğretmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Çünkü anadil kimliğin ayrılmaz bir parçasıdır.
Çünkü anadili öğrenmek insanın doğuştan sahip olduğu vazgeçilemez, vazgeçirilemez bir haktır.
Çünkü anadil bir etnik grubun varlığını korumasının, sürdürmesinin, asimile olmamasının, asimile edilememesinin çimentosudur.
Ancak...
Nasıl anadil bir etnik grubun varlığının çimentosu ise, resmi dil de bir devletin egemen olduğu coğrafyada yaşayan etnik grupları kaynaştıran çimentodur.
Bir devletin egemen olduğu coğrafyada sadece tek resmi dil olur.
O coğrafyanın velev ki bir parçasında, bir bölgesinde olsun, tek resmi dile rakip çıkarmak, alternatif üretmek, o bölgede yaygın konuşulan dili de resmi dil yapmaya kalkışmak, devletin egemenlik haklarına ağır tecavüz oluşturur. Devletin bunu kabul etmesi ya da göz yumması ise, en azından hükmettiği coğrafyanın bir bölümünde egemenlik haklarından vazgeçmesi anlamına gelir.
Devletin egemen olduğu coğrafyanın bir bölümünde resmi dilin dışındaki bir dil nasıl resmi dile dönüştürülür?
Cevap: O dili kamu hizmetinde kullanarak. Kamu hizmetini o dilde vererek. Resmi dilin dışındaki bir dili kültürel, sportif ve sosyal etkinliklerde kullanmak başka şey, belediye hizmetlerinde, yönetimde, yargıda kullanmak başka şey.
Resmi dil bir devletin egemenlik haklarını kullandığı coğrafyada yaşayan halkları birleştirir. Resmi dil dışındaki bir dili resmi dile dönüştürmek ise, o halkları ayrıştırır, parçalar. İş sonunda devletin fiziken ya da coğrafi olmasa da fiilen bölünmesine kadar gider.
Önümüzde taze mi taze bir örnek var: Belçika. 180 yıllık Belçika devleti dil yüzünden, dil kavgası nedeniyle yok olmanın eşiğine geldi.
Önce Flamanlar, "Dil sınırları" nın çizilmesini istediler ve kabul ettirdiler. Sonra Flaman bölgesinde Flamanca dışındaki Belçika dillerinin, özellikle de Fransızca'nın konuşulmasını yasakladılar. İş o hale geldi ki, Flaman bölgesindeki Valon azınlık telefonda bile ana dilinde, yani Fransızca konuşamıyor.
O kadarla 0kalsa neyse; Flaman bölgesinin tüm devlet dairelerinde, yerel yönetimlerinde sadece Flamanca hizmet veriliyor.
O kadarla da kalsa neyse; Flamanca bilmeyene ev bile kiralanmıyor!
O kadarla da kalsa neyse; şimdi Flamanlar, "Belçika devleti bitti, herkes kendi yoluna" diyor.
Biliyoruz; DTP'liler "Bizim amacımız asla bu değil" diyecekler, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğüne, Türkçe'nin resmi dil olmasına bağlılıklarını tekrarlayıp duracaklar. İspanya'dan, Katalonya modelinden söz edecekler.
İyi ama, Katalonya da sadece şekil olarak İspanya'ya bağlı duruma gelmedi mi?
Bölge özerk, dili Katalanca. Biraz deşeleyin, bölgede tüm hizmetlerin sadece Katalanca verildiğini göreceksiniz. Castillan'ı, yani İspanyolca'yı, yani İspanya'nın resmi dilini konuşanların cezalandırıldıklarını tespit edeceksiniz. Katalanlar'ın dışındaki İspanyol yurttaşlarına neredeyse hayat hakkı tanınmadığını fark edeceksiniz. Bu mu istediğiniz?
Dil dünyanın en tehlikeli silahıdır. Birleştirir de, parçalar da...