Ankara Temsilcimiz Okan Müderrisoğlu aradı sabah sabah. Bir araştırma için internette gezinirken benim Diyarbakır üstüne yazdığım üç yazıya rastlamış. "Sanki bugün yazılmış kadar güncel" dedi.
İşte o üç yazıdan alıntılar; bakalım siz de Müderrisoğlu'nun görüşüne katılacak mısınız?
"Sözümüz Diyarbakır'ın sessiz çoğunluğuna. Sessiz ama sinmiş, daha doğrusu -kusura bakmasınlar- sindirilmiş insanlarına. İsmet İnönü'nün 'Namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır' sözünü paspas yapanlara. Bir hemşehriniz gönderdiği e-mail'de 'Türkiye ile birlikte tüm dünya da anlamalı ki, o kapanan kepenkler PKK'ya verilen desteğin değil, terörden duyulan korkunun ifadesidir' diyor. O korkuyu yenmek öncelikle size düşmüyor mu sevgili Diyarbakırlılar? Tasada ve kıvançta birliğiz. Bugüne kadar hep tasada ortak olduk. Kıvancı paylaşma, paylaşılacak kıvanç ortamını yaratma zamanı gelmedi mi sevgili Diyarbakırlılar? Bilin ki, siz tasalıyken biz kıvançlı olamayız. Çünkü bir göz ağlarken öbürü gülemez sevgili Diyarbakırlılar..." (3 Nisan 2006'daki "Diyarbakırlılar'a" başlıklı yazı)
İkinci yazıda şimdi Başbakanlık Müsteşarı olan dönemin Diyarbakır Valisi Efkan Ala'nın değerlendirmeleri konu alınmıştı: "Olaylara duygusal değil, akılcı yaklaşmalıyız. Sorundan beslenme yerine çözümden beslenmeliyiz. Ekonomik önlemler siyasal açılımlarla bütünleştirilmeli. Çünkü demokrasi halkın teröre desteğini azaltır. Başbakan Erdoğan da geçen yıl (2005) Diyarbakır'da "Kürt sorunu daha fazla demokratikleşmeyle çözülür" demedi mi? Bir yandan terörle mücadeleyi sürdürürken, bir yandan da 'Daha fazla demokrasi' için çözümler üretmeye korkmadan devam etmeliyiz." (9 Nisan 2006'daki "İki paket" başlıklı yazı)
Üçüncü yazının konusu ise Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile eşi Reyhan Hanım'ın o günlerde dünyaya gelen erkek çocuklarıydı: "PKK'nın 'Ya Öcalan ya hiç' gözüdönmüşlüğünün demokratik kazanımları geriye götürme tehlikesi yarattığını gören Kürt aydınların sayısı hızla artıyor. Seslerini yükseltme cesareti gösterenler de. Örneğin, Baydemir, eşi Reyhan Hanım'ın, doğum sancıları çektiği günlerde, 20 Nisan'da (2006) Amerika'nın Sesi Radyosu'na bakın neler söyledi: "Türkiye'de ölüm cezasının kaldırılması, olağanüstü hale son verilmesi, DGM'lerin kaldırılması, gözaltı süresinin kısaltılması, Kürtçe yayın izni verilmesi, Kürtçe gazete, dergi ve kasetlerin serbestçe dağıtılabilmesi gibi çok önemli değişiklikler yapıldı. Ancak PKK'nın şiddet eylemlerini yeniden tırmandırmasının ve Türkiye'ye yayma çabasının, bu reformların önünü kesmesinden endişe duyuyoruz. PKK sorunların şiddetle çözülemeyeceğini anlamalı ve eylemlerine son vermeli.' Baydemir'in artık bir baba olarak, çocuğunun, Güneydoğu'nun ve Türkiye'nin geleceği için çizgisini gözden geçireceğini ummak istiyoruz." (25 Nisan 2006'daki "Hoş geldin bebek" başlıklı yazı)
Keşke üç yazı da çoktan güncelliğini yitirmiş olsaydı... Keşke...