Anadolu Ajansı'nın "Haftanın tarihine bakış" adıyla servise koyduğu güzel bir hizmeti var. Her pazartesi günü abonelere ulaştırılan bu hizmette, içinde bulunulan haftanın tarihteki yansımaları aktarılıyor.
Ajans Mustafa Kemal'in 13 Haziran 1921'de Fransa'nın Ankara Hükümeti'yle temasa geçmekle görevlendirdiği Franklin Bouillon'la görüşmesini bu haftanın en önemli olayı seçti.
Mustafa Kemal, Ankara istasyonundaki özel dairesinde görüştüğü Fransa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Bouillon'a iki mesaj verdi: "1- Eski Osmanlı İmparatorluğu'ndan yeni bir Türkiye devleti doğdu. 2- Sevr Antlaşması, Türk ulusu için uğursuz bir ölüm kararıdır."
İki ay kadar önce (11 Nisan'da) bu köşede yayınlanan yazımız "Trianon ve Sevr" başlığını taşıyordu. Macaristan'daki genel seçimler nedeniyle kaleme aldığımız yazıda, sağcı "Fidesz Partisi" ile aşırı sağcı "Jobbik Partisi"nin oy patlaması yapmalarının beklendiğini aktarmıştık. Ve aşırı sağın başdöndürücü yükselişinin "Trianon travması"ndan kaynaklandığını vurgulamıştık.
Sonra da Birinci Dünya Savaşı'nın ardından, mağlup devletlerle Paris'in çeşitli banliyölerinde imzalanan antlaşmalar dizisini sıralamıştık: Almanya ile Versailles Antlaşması (1919), Avusturya ile Saint-Germain Antlaşması (1919), Bulgaristan'la Neuilly Antlaşması (1919), Macaristan'la Trianon Antlaşması (1920), Osmanlı'yla Sevr Antlaşması (1920)
90 yıldır kanayan yara
Evet, o yazıdaki öngörü gerçekleşti, "Fidesz Partisi" parlamentoda anayasayı dilediği gibi değiştirecek çoğunluğu (Yüzde 70) elde etti. Aşırı sağcı "Jobbik Partisi" ise ikinci büyük grup oldu.
Ve yeni iktidar vakit yitirmeden Trianon yaralarını kaşımaya başladı.
En az Sevr kadar "Uğursuz bir ölüm kararı" olan Trianon Antlaşması'yla Macaristan topraklarının üçte ikisini yitirdi. Günümüzdeki Slovakya'yı Çekler'e, Hırvatistan'ı Yugoslavya'ya, Transilvanya'yı da Romanya'ya vermek zorunda kaldı. Elden çıkan bu bölgelerle birlikte nüfusu da 20.8 milyondan 7.6 milyona indi.
İşte bugün Macar Hükümeti, 1920'de yitirdiği vatandaşlarının torunlarını sahiplenmek istiyor. Hepsine de Macar yurttaşlığı ve pasaportu verecek.
Az-buz bir nüfus değil: Romanya'da 1 milyon 448 bin, Slovakya'da 569 bin, Sırbistan'da 355 bin, Ukrayna'da 157 bin Macar kökenli yaşıyor. Avusturya, Slovenya, Hırvatistan da küçük Macar toplulukları barındırıyorlar.
Budapeşte'nin "Trianon Pasaportu" adını verdiği hamlesi en çok Slovakya'yı öfkelendirdi ve misillemesi gecikmedi: "Macar vatandaşlığını kabul edeni Slovak vatandaşlığından çıkarırız."
Slovakya'da da aşırı sağ yükselişte. Trianon Antlaşması'nın yıldönümü olan 4 Haziran'da Macaristan'ın aşırı sağcıları yas tutarken, Slovakya'nın aşırı sağcıları zafer şenlikleri düzenlediler.
İş çığrından çıktı çıkacak. O kadar ki, Slovakya Başbakanı Robert Fico, Budapeşte yönetimini "Trianon öncesinin Büyük Macaristan'ını yeniden yaratma sevdasına düşmek" le suçluyor, "Güvenliğimiz, egemenliğimiz, toprak bütünlüğümüz tehdit altında" diye haykırıyor.
Popülist solcu olan Fico'nun bu yangınına aşırı sağın lideri Jan Slota körükle gidiyor: "Ey milletvekilleri, ey Slovak halkı; Macaristan'la savaşa hazır olun!"
Slovakya da, Macaristan da AB üyesi.
Avrupa'da bir daha savaş olmaması ve sınırların ortadan kalkması idealiyle kurulan AB'nin düştüğü duruma bakar mısınız...