Deniz Baykal'ın avukatları ile "Kriminal analiz" uzmanı bir özel şirketin yetkilileri o malum kasetin "Montaj" olduğunu açıkladılar.
İlginç. Çünkü olay patlak verdiğinde Baykal "Montaj" yerine "Komplo" iddiasını öne çıkarmıştı.
Ayrıca, kaset gerçekten montaj olabilir ama bu, kuşkuları tümüyle silmeye yetmez, yetmeyebilir. En az iki nedenden ötürü:
1- Bu kasetin düzmece, montaj olduğu önemliyse, daha ilk gün Adli Tıp'tan, TÜBİTAK'tan, Jandarma Kriminal'den teknik destek istenebilirdi. Aradan on gün geçtikten sonra bir özel şirketin raporu, filmin geriye sarılmasını sağlamaz.
2- Bu kaset düzmeceyse veya montajsa, Baykal'ın daha ilk günden masaya yumruğu vurması gerekirdi. Ama tam tersine sergilediği ikircikli tavır, ne yazık ki ortaya çıkmasını istemediği bazı sırlarının, bazı açıklarının olduğu izlenimi veya şüphesi yarattı. Belki de kasetin sonundaki "Varan 2... Yakında..." duyurusu ya da tehdidi nedeniyle ihtiyatlı olmak gereğini duydu. Öyle ya; bu ilk kaset düzmece, montaj olabilir, peki ya ikincisi gerçekse? Kim bilir?
Yani, bu kaset montaj da, düzmece de olsa, Baykal'ın böyle bir kaçamak yapmadığı belli değil.
Elbette o tür şeyler de özel yaşamın sırlarına ve sınırlarına giriyor. Ancak bir de şu var: Kamusal alanda etkili kişilerin, özellikle de siyasetçilerin özel yaşamlarının sınırları, sıradan insanlara göre daha dardır. Çünkü politikacılar toplumsal ahlakın muhafızlarıdır ve bu görevi yerine getirebilmeleri için özel yaşamlarının lekesizliğiyle, şeffaflığıyla emsal olmak durumundadırlar. Sadece yatak odalarıyla sınırlıdır onların özel yaşamları ve de yatak odalarında kim olduğu da bilinir, bilinmelidir.
Aslında en doğrusu, Baykal'ın daha ilk gün açık açık, üstüne basa basa, "Evlendiğimden bu yana benim yatak odamda eşimden başka kimse olmadı, yatağıma eşimin dışında hiçbir kadın girmedi" diyebilmesiydi.
Diyemedi ve ipin ucu kaçtı. Şimdi kaset montajmış, düzmeceymiş, pek önemli değil. Zaten atı alan da Üsküdar'ı çoktan geçti.