Macaristan'da bugün genel seçim var. İktidardaki Sosyal Demokrat Parti'nin çok ama çok ağır bir tokat yemesi bekleniyor.
Bir başka deyişle, liberal sağ çizgideki "FIDESZ" partisi oy patlaması yapacak. Ayrıca aşırı sağcı ve de fanatik milliyetçi "Jobbik" partisi de. (Not: Partinin adı "Daha sağda ve daha iyi" anlamına geliyor.) Hatta, "Jobbik"in sandıktan ikinci parti çıkacağı tahminleri de hayli yaygın.
Liberal sağın zaferini anladık; çünkü iktidardaki sosyal-demokratlar ekonomik krizi öylesine kötü yönettiler ki, halk bir an önce onlardan kurtulmak için can atıyor. Peki ama aşırı sağa bu yönelişi hangi dinamikler tetikledi?
Cevap: "Trianon travması".
Trianon? Fransa'da, Versailles yakınlarında şirin bir köy. Macaristan 90 yıl önce o köyde 14'üncü Louis'nin inşa ettirdiği gözkamaştırıcı mermer sarayda topraklarının üçte ikisini yitirdi.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından mağlup imparatorlukları tasfiye amacıyla bir dizi barış anlaşması imzalandı. Hepsi de Paris'in banliyölerinde.
Almanya ile Versailles Anlaşması (1919), Avusturya ile Saint-Germain Anlaşması (1919), Macaristan'la Trianon Anlaşması (1920), Bulgaristan'la Neuilly Anlaşması (1919) ve nihayet Osmanlı İmparatorluğu'yla Sevr Anlaşması (1920). (Not: Anlaşmanın İngilizce metninde Osmanlı'dan hep "Türkiye" diye söz ediliyor.)
Macarlar işte aradan 90 yıl geçmesine rağmen hâlâ Trianon Anlaşması'nın yasını tutuyorlar. Sadece Macaristan'daki Macarlar değil; o anlaşmayla Romanya'ya, Çekoslovakya'ya, Yugoslavya'ya bırakılmış topraklarda yaşayan Macarlar da.
Ve AB çatısı altında sınırlar kalkmış olmasına rağmen, "Büyük Macaristan" özlemiyle yatıp kalkıyorlar. Aşırı sağcı ve fanatik milliyetçi "Jobbik" partisi de bu özlemi körükledikçe körüklüyor.
Mağlupların kayıtsız-şartsız teslimiyet belgesi olan bu anlaşmalardan sadece biri, Osmanlı'yla veya Türkiye'yle imzalanmış olan Sevr yürürlüğe giremedi. Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğündeki Kurtuluş Savaşı sayesinde. Ve bir de anlaşmayı hazırlayan galiplerin bile gerçekçi bulmamaları nedeniyle.
Macar halkı Trianon'la yitirdikleri toprakların yasını tutarken, bir başka halk da Sevr'le kazandıklarını sandıkları topraklara kavuşamamanın sürrealist burukluğu içinde.
Kimlerden söz ettiğimizi anladınız. Elbette Ermeniler. Özellikle diyaspora 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Anlaşması'nın her yıldönümünde bir dizi etkinlik düzenliyor.
Ama bu yıl ölçüyü kaçırdılar. Sevr'in anılarını birkaç günlük değil, aylara yayılmış bir programla tazelemeyi planladılar.
İşaret fişeği de bugün Sevr'de ateşlenecek. Kasabanın Belediye Başkanı François Kosciusko-Morizet'in ev sahipliğinde düzenlenecek törende Lozan Anlaşması'nın Sevr'i geçersiz kılmadığı iddiaları tekrarlanacak. Sevr'in özellikle de Ermeniler'le ilgili 88, 89, 90, 91, 92 ve 93'üncü maddelerinin uygulanması talepleri seslendirilecek.
Bu iddiaları bir başka yazı konusu yapmak niyetiyle, bugün Sevr'de yapılacak törene ve ortaya atılacak iddialara gülüp geçiyoruz.
Ama diyasporanın Türk-Ermeni barışını baltalamak için hiçbir fırsatı kaçırmadığını belirtmeyi de gerekli görüyoruz. Kendi düşen ağlamaz. Ağlamasın.