Evrenin doğuşunu sağlayan "Big Bang"in, yani "Büyük Patlama" nın yeniden gerçekleştirildiği deneyi izlemek için dün Cenevre'deki Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi'nde olmayı çok isterdim.
Cenevre'ye gidemedim ama en az onun kadar heyecan verici bir akademik olaya tanık oldum. Emirgan'daki Sakıp Sabancı Müzesi'nde. Önceki akşam.
Müzenin konferans salonunda 40-50 kişiydik. Sabancı Üniversitesi'nden, İnönü ailesinden, akademisyenlerden ve birkaç medya mensubundan oluşan küçük bir topluluk.
Toplantının nedeni: Sabancı Üniversitesi'nde Erdal İnönü'nün adına bir kürsü kurulması. Ve de kürsünün ilk sahibinin açıklanması.
Biraz geriye gideyim. 2500 yıl öncesine. Biliyorsunuz, dünyayla, onu oluşturan canlı ve cansız varlıklarla ve de onu kuşatan uzayla, gezegenlerle, yıldızlarla ilk ilgilenenler ve yaşamın anlamını çözmeye ilk uğraşanlar eski Yunanlı düşünürler oldu. Onlar "Herşeye" el attıkları için hem filozoftular, hem fizikçi, hem kimyacı, hem uzaybilimci, hem tıp adamı, hem ilahiyatçı... Tüm bunların dallara, farklı bilim alanlarına ayrılması yüzyıllar sonra oldu.
Ama bugün bile her kimyacı bir parça filozoftur, her felsefeci bir parça fizikçi...
Erdal İnönü de öyleydi. Uzmanlık alanı teorik fizik ve matematik olmasına rağmen, başta felsefe olmak üzere diğer bilim dallarıyla da ilgileniyordu. Hem de derinlemesine. O kadar ki, "Bilim tarihi" üstüne epey kitap yazdı, Sabancı Üniversitesi'nde ders konusu olarak da "Bilim tarihi"ni seçti. Çünkü yaşamı boyunca hep bir sorunun yanıtını aradı: "Bilimsel düşünce tarzı nasıl gelişti?"
Sabancı Üniversitesi'ndeki kürsü de Erdal İnönü'nün bu arayışını yansıtacak biçimde kuruldu: "Kürsü fizik, matematik ve bilim tarihi alanlarında 5'er yıllık dönemler için, öne çıkan, gelecek vaat eden ve Erdal İnönü gibi konusunda mükemmeliyeti hedefleyen üstün genç adamlara teslim edilecek."
Gelelim kürsünün ilk sahibine. Adı: Dr. İnanç Adagideli. Pırıl pırıl bir genç. ODTÜ'de fizik ve matematik dallarında çifte lisans, fizikte yüksek lisans yaptı. Doktorasını Illinois Üniversitesi'nde aldı. Teorik fizik alanında akademik kariyer yapmaya karar verdi. ABD, Kanada, Almanya, Hollanda'daki Regensburg, British Columbia, Delft Teknik, Leiden üniversiteleri, Kavli ve Lorentz enstitüleri gibi seçkin bilim yuvalarında çalıştı.
Kendini tanıtırken, "Ben de Erdal İnönü gibi teorik fizikçiyim. Ve ben de onun gibi 'Nötronun Taşınması Kuramı' üzerinde çalışıyorum" dedi. Sonra da kuramı bizlerin anlayabileceği dilde anlatmaya çalıştı:
"Bir atom, elektron, proton ve nötron altparçacıklarından oluşur. Elektron ve proton hareketlidir, nötron ise hareketsiz. İşte bu durağan altparçacığı hareket ettirebilirseniz, yani devinimini sağlarsanız, teknolojide çok geniş ufuklar açmış olursunuz."
Bir de örnek verdi: "Bilgisayarınız çok uzun süre açık kalırsa ısınma sonucu ya durur ya da fanları devreye girerek cihazı soğutmaya çalışır. Ancak bilgisayara elektriği ileten devrelerdeki nötronlar hareket ettirilebilirse, böyle bir sorun ortaya çıkmaz. Çünkü nötronlar topaç gibi dönecekleri için, sıcaklığı yanlara yönlendirirler ve cihazın ısınmasını önlerler. Teorideki bu sonucu pratiğe aktardığımız gün hem daha gelişmiş, hem de çok daha küçük bilgisayarlar ve diğer cihazlar üretmek mümkün olacak."
Teorik fiziğin günlük yaşamımıza yansımalarını görüyor musunuz?
"Büyük Patlama" deneyini izlemek için dün Cenevre'de olmak isterdim. Ama asıl Erdal İnönü'nün hayatta olup da o deneyi yorumlamasını isterdim.
Nur içinde yat sevgili adaşım...