Anayasa Mahkemesi'nin DTP'nin kapatılmasına ilişkin gerekçeli kararı 2009'un son gecesinin son saatinde açıklandığı ve Türkiye yeni yıl tatili mahmurluğuna gömüldüğü için henüz enine-boyuna irdelenemedi.
Artık BDP'li etiketini taşıyan DTP'li milletvekilleri bile yeni yeni görüş belirtmeye başladılar. Yeni yeni görüş belirtiyorlar ama yeni bir şey söylemiyorlar. Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani'ye göre, Anayasa Mahkemesi gerekçesi "Hukuktan ve hukuk mantığından yoksun".
Diyarbakır Milletvekili Gülten Kışanak ise "Gerekçeli kararın Kürt siyasal hareketine yönelik olduğunu" iddia ediyor.
İkisi de yanılıyor. Yüce Mahkeme'nin kararı hukuka, özellikle de uluslararası hukuka uygun: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) özellikle "Batasuna kararı" bile bunu doğrulamaya yeterli.
Yüce Mahkeme'nin kararı "Kürt siyasal hareketi"ne değil, Kürt siyasal oluşumlarının önünü kesenlere yönelik. Onu da AK Parti Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın ağzından aktaralım. Fırat, Kuzey Irak'tan yayın yapan "AKnews"e verdiği ve bugün geniş bir özetini yayınladığımız mülakatta "DTP'nin açılıma destek vermemesini neye bağlıyorsunuz" sorusunu bakın nasıl yanıtlıyor:
"PKK tasfiye olduğu takdirde, normal siyaset içerisinde, bugün milletvekili olan bu arkadaşların milletvekili olma imkânı yok. İkincisi, Kürtler yönünden: Kürtler'e demokratik sivil siyaset alanı açılacak. Bakın, dikkat ederseniz, Kürtler'in ikinci bir siyasi partisi yok. Bırakılmıyor. Öncelikle sizin demokrasiye inanmanız lazım ve Kürt halkına zorla, silahla bir şeyi kabul ettirmemeniz lazım. Başka düşüncesi olanlar bir araya gelip başka siyasi partiler kurabilmeli. İnsanların özgürce tercihlerini kullanabilmesi lazım."
AB'yi dinleselerdi...
Anayasa Mahkemesi de gerekçeli kararında Fırat'ın değerlendirmesini başka sözcüklerle, başka cümlelerle tekrarlıyor: "Bir siyasi partinin, siyasi faaliyet görüntüsü altında ülkenin tamamının asayiş ve güvenliğini olumsuz yönde etkileyen, tüm bireylerin temel hak ve hürriyetlerden yararlanmalarını engelleyen veya ortadan kaldıran terör eylemlerini destekleyen, zemin hazırlayan ve meşrulaştırmaya çalışan söylem ve eylemlerde bulunması, hiçbir demokratik sistemde koruma göremez."
Bir şey daha söylüyor Anayasa Mahkemesi: "Hukuk devletine aykırı eylemlerin ilgili parti organlarınca kınanmadığı, suskun kalındığı ortamda, davalı partinin demokratik sisteme zarar vermesinin önüne geçilmesi, anayasal zorunluluk halini almıştır... Demokratik düzende, terör eylemlerine karşı siyasi duruşunu açıkça belirlemeyen, suçu ve suçluları kınamayan ve gizleyen bir partinin varlığı hoşgörüyle karşılanamaz."
İspanya Yüksek Mahkemesi'nin AİHM tarafından da onaylanan Batasuna Partisi'ni kapatma kararının gerekçesi de aynıydı: "Demokratik düzende, terör eylemlerine karşı siyasi duruşunu açıkça belirlememek, suçu ve suçluları kınamamak..."
Yani? Tek cümleyle, "Terörle arasına mesafe koymamak..."
Hatırladınız mı? AB ülkelerinin Ankara'daki büyükelçileri DTP'lilerle her görüşmelerinde "Terör örgütüyle aranıza mesafe koyun" tavsiyesinde bulunuyorlardı.
Çünkü AİHM açısından bunun parti kapatmalarının tek değilse bile en meşru gerekçe oluşturduğunu biliyorlardı.
İddia ediyoruz; DTP'liler Anayasa Mahkemesi'nin kapatma kararını AİHM'ye götürürlerse, Avrupa'nın bu Yüce Mahkeme'sinden de sıkı bir hukuk, insan hakları ve demokrasi dersi alarak dönecekler. Hodri meydan, buyursunlar...